15. BÖLÜM

458 30 12
                                    

" birinin gözlerine baktığında kendini görebiliyorsan, yenilmişsin demektir."

SÜSEN DEN
gözlerimi açtığımda, yüzüme vuran yakıcı sıcakla sabahla olduğunu anlamıştım.
yataktan doğrulup telefonumu elime alıp saatte baktım, saat sekize geliyordu,
on da nikah vardı.
yüzüme iğrenir gibi bir gülümseme koyup ayağa kalktım.
banyoya gidip hızlıca elimi yüzümü yıkayıp dün seçtiğim kıyafeti giydim.
Saçımı da açıp bıraktım, yüzüme hafif bir makyaj yapıp beni canlı göstersin diye de kırmızı bir ruj sürdüm.
sonra da ayağıma beyaz topuklu bir ayakkabı giyip aşağıya indim.
aşağıya indiğimde direk olarak dorukla
karşılaştım.
" günaydın." dedim.
oda tebessüm edip, " günaydın." dedi.
sonra bir anda ayak sesi duydum, omer de hazırlanmıştı, şuan arkamda duruyor du, sırtım ona dönüktü.
tereddüt bile etmeden başım dik bir şekilde ona döndüm.
baştan aşağıya kadar süzmeye başladım.
siyah takımın içinde kusursuz görünüyordu, ama karakteri kusurlarla doluydu...
yutkundu, sonra da baştan aşağıya kadar süzmeye başladı beni.
" fazla cesur bir kombin olmuş." dedi.
takımımın altında kalan göğüslerimin görünüşün den bahsediyor du.
" cesur olmayı severim. bu yüzden mafya olmayı da tercih ettim zaten biliyorsun." dedim.
sonra da ukala bir gülüş atıp konuştum.
" yaa senin peşinde kul köle olan bir kız vardı." dedim. sonra da düşünüyor mus gibi yapıp parmağı mı sıklaşttım.
" tamam buldum... doraa.
dimi yalnış hatırlamıyorsam, Oda geliyor mu nikahına." Diyip kahkaha attım.
" şey yaaa, eeee Kaan diye biri vardı, arkadaşın gibi görünen ama sana aşık olan o çocuk. oda geliyor mu...
nikahına." Diyip elini cebine attı, sonra da sinsi sinsi gülümseyip konuştu.
" benimle uğraşma süsen kılıç." dedi ve sonra kahvaltı masasına oturdu.
" hadi gel bişeyler yee, aç aç evlenilmez." Diyip güldü.
" ağzının ortasına bir çakarsam görürsün evlenmeyi." dedim.
sonra telefonum çalmaya başladı.
arayan kişi yasmin di.
hızlıca açıp kulağıma götürdüm.
" efendim yasmincim."
yasmin diyince bir anda doruk yerinde hareketlendi.
" bebeğim nasılsın."
" iyiyim aşkım. sen nasılsın."
" bende iyiyim, ama çok üzülüyorum ben süsen."
" canım ikizim yapma böyle lütfen, üzüleceğin bişey yok, ben kendi hür irademle bunun olmasına izin veriyorum tamam mı"
" inanmıyorum."
" inan."
" offff yaaaa offff babamı öldürmek istiyorum resmen."
" yaaa kızım sakin ol, öldürülücek bişey yok." Diyip güldüm.
" güldüğünü duyunca biraz iyi hissettim."
" hiç kötü hissetme çok iyiyim ben, hadi şimdi kapatıyorum ben, nasıl olsa orda görüşücez."
" tamam bebeğim görüşürüz." dedi, kapatıp telefonu masaya sertçe bırakıp bende oturdum.
bişeyler yemeye başladım.
" düğünü ne zaman yapalım."
bir anda bana bakıp bunu söylemesiyle tehlikeli şekilde konuştum.
" hastanede ister misin, çünkü ben senin o elini kolunu bir yerlerini kıracağım için mecburen hastanede yatmak zorunda kalacaksın."
" aynen aynen ondan." Diyip sözlerimi tiye aldı.
saat dokuz buçuktu, artık oraya gitmemiz gerekiyor du.
bir anda kapının önünde korna çakmaya başladı.
hep beaber kapıya çıktık.
gelen kişi sarptı.
Ömere bakıp konuştu.
" abime bak beeee, ateşşşs." dedi bastıra bastıra.
" sana çektiysem demek ki." dedi.
bende gözlerimi devirip konuştum.
" birbirinizi övmeyi sonraya mı saklasanız." dedim.
omer de duymicakmışım gibi sarpa bakıp konuştu.
" çok sabırsız, biyanönce evlenmek istiyor benimle."
bunu duymamla gözlerimi kocaman açıp ona baktım.
" Allahım bana sabır ver ya." Diyip arabaya yürüdüm.
ben arabaya binince oda hızla gelip bindi.
beyaz bir güneş gözlüğü taktım, o sırada ömerin de siyah bir güneş gözlüğü taktığını gördüm.
" uyum diyincede biz beee." dedi gülüp.
bende ağzımın ucuyla.
" yaaa yaaa ne demezsin, aşırı uyumluyuz." dedim.
biraz sonra nikah dairesinin önünde durduk, omer bana bakıp konuştu.
" hazırsan inelim."
hiç bişey demeden arabadan indim.
" koluma girsen iyi olur aslında."
bunu demesiyle koluna baktım, sonra da mecburen koluna girdim.
sonra o şekilde içeriye girdik.
bizim içeri girmemizle her taraftan kocaman bir alkış patlaması bir oldu.
nikah salonu ağzına kadar doluydu, babam yedi sülalesini de çağırmış olmalıydı.
en önde yasmin, Kaan, elif, ve berki görmemle kocaman gülümsedim.
bir kaç saniye sonra damat ve gelin masasına oturduk.
nikah memuru bana bakıp konuştu.
" gelin hanımı tanıyalım önce." dedi.
bende bir kaç saniye durdum, sonra da konuştum.
" süsen kılıç."
" baba adı?"
" Kenan."
" anne adı?"
" nur."
" damat bey sizi tanıyalım."
" Ömer yılmaz."
" baba adı?"
" Ahmet."
" anne adı?"
" Suzan."
nikah memuruna tüm bilgilerimizi söyledikten sonra bir kaç saniye durdu, sonra da bana bakıp konuştu.
" sayın süsen kılıç, siz Ömer yılmazı kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan kendi hür iradenizle, kocanız olarak kabul ediyor musunuz.?"
kocanız olarak kabul ediyor musunuz? bir kaç saniye boyunca bu cümle beynimde yankı yaptı.
" evet süsen hanım cevabınız nedir?"
başım dim dik şekilde Ömere bakıp.
" evet." dedim.
ben Ömere bakarken bir anda alkış sesleri gelmeye başladı.
" siz sayın Ömer yılmaz, kimsenin etkisi ve baskısı altında kalmadan kendi hür iradenizle süsen kılıçı karınız olarak kabul ediyor musunuz?"
Ömerin gözlerinde derin bir ifade vardı,
sanki bunu yaptığı için üzgün gibiydi.
" evet." dedi...
sonra yine Alkış sesleri geldi...
" şahit yok, şahidinizin olması gerekiyor." dedi memur.
bir anda yasmin ve doruğun aynı anda kalktığını gördüm.
yanımıza geldiler ve oturdular.
" şahit misiniz?" dedi memur.
yasmin ve doruk ayni anda.
" şahidiz." dediler.
sonra imzalamak için defter geldi önümüze, ikimizde imzaladık sonra memur ayağa kalkıp konuştu.
" bende sizleri bana verilen yetkiye dayanarak  karı koca ilan ediyorum.
buyrun damat bey, gelini öpebilirsiniz."
omer bana baktı, derin derin baktı, sonra da usulca dudağını alnıma bastırıp geri çekildi.
ve yine benim kalbimi paramparçaya bölen o alkış sesleri geldi.
ben ölüm fermanımı imzalamıştım, onlarsa bunu alkışlamışlar dı
babam ve annem yanımıza geldi.
babam bize bakıp konuştu.
" tebrik ederim." dedi.
sonra da başka bişey demeden gitti.
" tebrik ederim guzel kızım."
annem... anneme çok kızgındım, bu durumu engellememişti, isteseydi engeller di.
bir anda Kaan yanımıza geldi, elini omzuma koyup konuştu.
" ben her zaman yanındayım, baban yapmış bir hata, ama sen bu hatayı sonsuza kadar sürdürmek zorunda değilsin biliyorsun değil mi?" dedi.
ben tam konuşucakken omer benden önce davranıp konuştu.
" tebrik ettiğin için teşekkür ederiz.
hadi şimdi yolu aç, gitmemiz gerekiyor, Malum daha çok işimiz var."
ömerin yaptığı imayı anlayıp dirseğimle koluna vurdum.
" Kaan ben seni aricam."
" tamam güzelim." Diyip gitti.
" güzelim diyen ağzını sik...m"
bir anda omerden duyduğum şeyle gözlerimi kocaman açıp konuştum.
" terbiyesizleşme be." dedim.
" ne var, Oda ağzına ayar versin o zaman "
" ağzına ayar vermesi gereken kişi o değil sensin canım." dedim, son söylediğim kelime ile tebessüm edip konuştu.
" bakıyorum da bir anda canın oldum."
" sen benim canım olucak son kişi bile değilsin."
bunu dememle bir anda yüzündeki tebessüm soldu, bir kaç saniye yüzüme baktı sonra da konuştu.
" sen her zaman bu kadar patavatsız mısın?"
sorduğu soruyla gözlerimi kaçırıp cevap verdim.
" tamam bu biraz Patavatsız ca oldu kabul ediyorum."
" hadi gidelim artık, sıktı bura." dedi.
birlikte arabaya doğru yürürken bir anda aklıma gelen şey ile konuştum.
" annen ve baban neden gelmedi?.
oğulları evlendi, neden yanında değillerdi." dedim.
bunu dememle ömerin adımları bir anda demir gibi olduğu yere kesildi.
başını yavaşça bana çevirdi sonra da büyük bir öfke ile konuştu.
" bana bir daha onlardan bahsedersen mahvederim seni." dedi, ve sonra arabanın kapısını açıp bindi.
bende durduğum yerde öylece kaldım.
neden öyle dedi ki diye düşündüm.
bana bunu söylerken çok öfkeliydi ama bir o kadar da hüzünlüydü.
ömerin bu gizemli hareketi ve ailesi bende gizem yarattı, bu işin peşini bırakmayacaktım.
ömerin geçmişini öğrenecektim.
eve geldiğimiz de Ömer hiç bişey demeden odasına çıktı, Bende odama çıkıp üstümü değiştirip aşağıya geri indim.
biraz hava almak için bahçeye çıktım,
bahçede doruğu görmemle yanına gidip oturdum.
" selam." dedim.
" selam." dedi tebessüm edip.
merakım beni yiyip bitiriyor du şuan,
doruğa sormak istedim, ama ters bir tepki vermesinden korkuyordum.
" sor." dedi bir anda.
" ne?" Dedim bende anlamayarak.
" bişey soracaksın belli, sor hadi."
" şey... eeeee... ömerin annesi ve babası neden gelmediler nikaha." dedim bir anda.
" Ömer annesi ve babasıyla konuşmuyor."
" neden?" Dedim hızla.
" bu ömerin özeli, benim söylemem doğru olmaz. bir gün geçmişini anlatacak kadar sana güvenirse öğrenirsin." dedi, sonra da asla güvenmicek der gibi bir bakış attı.
" bana güveniceğini sanmıyorum, onun bana güvenebiliceği bir sebebim yok."
" sen ömerin hayatını niye bu kadar öğrenmek istiyor sun."dedi.
" bilmem." dedim sadece.
" ömerden bu kadar nefret ediyorken hayatını öğrenmeye çalışman çok saçma ve garip."
" ben ondan nefret etmek istemedim, o beni kendi elleriyle bu duyguya sürükledi." dedim.
" hiç birşey senin düşündüğün gibi değil.
senin tarafından hep Ömer iğrenç biri vicdansız, kalpsiz biri... değil mi.?
ama öyle değil... ömerin nasıl bir insan olduğunu görmek istemiyorsun.
sana karşı ne kadar hassas olduğunu görmeyecek kadar aptalsın süsen kusura bakma. bir gün bu söylediklerimle sana ne anlatmak istediğimi anladığında çok pişman olucaksın."
" doruk neden sürekli şifreli konuşuyorsun?" Dedim hızla.
" şifre değil, ipucu olarak düşün.
neyse ben gidiyorum." Diyip hızlıca yanımdan gitti.

ÖMER DEN
yedi yaşındaydım odamda oturmuş arabamla oynuyor dum.
bir anda odamın kapısı bir hışımla açıldı içeri babam girdi, elinde kalın bir sopa vardı.
sopayı görünce, incecik sesimle
" baba." diyebildim sadece.
herşey bir anda oldu, babam elindeki sopayı belime sert hamlelerle geçirmeye başladı.
acılı inlemelerim ve bağırışlarım bütün odayı dolduruyor du.
sarpı gördüm kapının kenarında,
bana dolu gözlerle bakıyor du.
beni kurtarmak istiyor du ama yapamazdı, çünkü o canavara gücü yetmez di.
sarp beni babamın işkencelerinden güçsüz olduğu için kurtaramıyor du.
ya annem...
o beni neden kurtarmamıştı, çünkü o beni hiç sevmemiş ti.
annem ve babam beni hiç sevmemişti,
ben anne sevgisi hiç görmemiştim.
annemi son gördüğüm de bana şunu demişti.
" seni ben bile sevmemişken başka bir kadının sevmesini bekleme.
hayatın boyunca hiç bir kadın tarafından sevilmiceksin.
anne sevgisi görmemiş çocuklar hayatları boyunca başka bir kadın tarafından sevilmezler bunu unutma." demişti...

gözlerimden yaşlar usulca akıyordu.
annemin son cümleleri bana bunlar olmuştu, sonra onu bir daha hiç görmemiştim.
annem beni ardında bırakırken hayatım boyunca hiç bir kadına güvenemeyeceğim gerçeğini de yanımda bırakmıştı, aklıma kazımıştı, istesem de silemezdim bu gerçeği hafızamdan.
" ama ben sana güvenmek istiyorum.
hayatimda ilk defa bir kadına güvenmek için delicesine çırpınıyorum. ben sana güvenmek istiyorum, nolur sana güvenmem için bana küçücük bir neden ver.
süsen..." dedim fısıltı şeklinde.

TEHLİKELİ AŞK (SÜSÖM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin