Gözlerimi birkaç kez açıp kapadım uykusuzluğumu gidermek için. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Zaten burda saat bulunmadığı için ancak birine sorarsan saati öğrene biliyordum ve apar topar buraya getirildiğim için sormak aklıma gelmemişti.
Koca alana baktım ağaçlarla kaplı bu alanda benimle birlikte 20 tane çocuk ve tahminen 100 metre ötemizde duran kapıda nöbetçi iki adamvardı. Deku ortalıkta görünmüyordu ama bu veletlerle burda olmamdan anlıyordum ki şu gece cezası zımbırtısındaydım.
Bu şeyin içine nasıl düştüm bilmiyorum ama son hatırladığım şey mışıl mışıl uyurken beni dürterek uyandıran Togaydı. Beni uyandırmış 10 dakika giyinmemi beklemiş ve beni buraya getirip kendisi ortadan kaybolmuştu.
"Bu sefer ne yapıcağız acaba." Dedi kızlardan biri kollarını çapraz bağlayarak.
Pek dikkat çekmeyen silik bir tipti. Çizgili kazağının kolları çok uzundu ve elini resmen görünmez yapıyordu. Gözünün önüe attığı saçlarında görmeye çalıştığım kadarıyla siyah gözlüydü. Gözbebekleri o kadar büyüktü ki bir an gözünün tamamen siyah olduğunu bile düşünmüştüm.
"Bu slaklar yüzünden kavga çıkmasaydı burda olmayacaktık!" Bu sefer cırtlak sesli bir kız konuşunca yüzümü buruşturdum.
Sesine zıt salaş bir görünüşü vardı ama az önceki kıza nazaran daha bir öz güvenli duruyordu. Sanki alçak dağları bu yaratmıştı amına koyayım.
"Çok konuşuyorsun Dala." Dedi çocuk elimi umursamazca sallayarak.
Bu bana kafa tutan çocuktu. Siyah saçlarını parmaklarının arasında geriye attı ve kaşlarını çatarak etrafı izledi. Göz göze geldiğimizde dik dik bana bakmaya başladı. Gözlerimi kaçırmadan ne kadar bakıştık bilmiyorum ama gözlerinde hiç bir duygu yokmuş kimi duruyordu.
Aynı benim gibi...
Gelen kapı sesiyle iki ayrı renk gözlerini benden çekip arkama çevirdi. Ben de arkama döndüğümde sim siyah giyinmiş Dekuyla göz göze gelmiştim.
Kısa kollu siyah bir tişört ve onun kadar dar siyah bir pantolon giymişti. Vücudunun her bir kıvrımı gövdesine yapışan tişörtünde rahatça belli olurken, baştan aşağı süzdüm bedenini.
Birkaç kıpırtı duyduğumda arkamı dönüp çocuklara baktım. Kaşlarım eş zamanlı çatılırken gördüğüm şey deminden beri bir biriyle laf dalaşına girmiş veletlerin 10 lu 2 sıra halinde düzülmesiydi. Hiç biriden çıt çıkmıyordu.
Deku tam gelip yanımda durduğumda istemsizce gözlerim ona kaymıştı. Nasıl benden uzun ola bilmişti ki.
"Ee çocuklar? Naptınız?" Sesi keyifli olsa da yüzünde hiç bir mimik yoktu.
Veletlerden ses çıkmamıştı yeniden. Galiba bunun alaylı bir soru olduğunu biliyorlardı.
"Hazırmısınız cezaya?" Yine ses gelmedi. "Cevap vermeniz ikin 2 saniyeniz var." Sesi bu sefer korkutucu bir sakinlikte çıkmıştı. Benim bile tüylerim diken diken olmuştu.
"Hazırız!" Saniye geçmeden çocukların hepsi bir ağızdan bağırınca yüzümü ekşittim. Bu kadar ses çıkartmaya ne gerek vardı ki.
Benim burda ne işim vardı aq.
"Güzel." Kafasını memnuniyetle salladı. "Ben de öyle düşünmüştüm."
İster istemez gözlerim yandan ona değiyordu. Profilini izlemek bile çok ayrı bir duyguydu.
"Bu gün size eğitim verecek kişi ben değilim." Birkaç sevinç uğultusu duyduğunda hemen tekrar konuştu. "Burda sadece gözletçi olarak duruyorum ama bu müdahile etmeyeceğim anlamına gelmiyor."
Az önce sevinen birkaç çocuk ofladığında sırıttım. Veletlerin bu halleri acayip eğlenceliydi.
"Peki kim verecek eğitimi?" Dedi adının Dala olduğunu öğrendiğim kız.
Gözlerim yine yandan Dekuya kayınca onun da bana kaçamak bakışlarının gördüm. Neye bakıyor be bu.
"Bu gün sizin canınızı Katsuki hocanıza emanet ediyorum." Dedi yüzündeki sırıtışı büyütürken.
"Ne?!" Ben dahil veletler de şoka girmişti.
"Evet size cezanızı Katsuki vericek." Diyip elleriyle beni gösterdi.
"Beni niye katıyorsun, Deku? Çocuk bakıcısımıyım ben?" Dedim sinirle. Birde bu veletlere bir şeyler mi öğretecektim?
"Ne olucak bir gün olsan, Katsuki? Hem kahraman olunca illa ilerde birine bir şeyler öğreteceksin. Karşındakılar da çocuk değil bu arada gayette başarılılar." Son cümleyi kısık sesle söylemişti.
"Uğraşamam."
"Bal gibi de uğraşırsın. Sadecd bir kaç haraket göstereceksin o kadar. Ha, zor, ben yapamam, ben başaramam diyorsan o başka." Dediği şeyle gözlerimi kısarak baktım ona.
Eskiden olsa böyle şeylere çok fazla gaza gelirdim ama şimdi öyle değildi malesef. Bir çok şeyi kafama takmıyorum artık.
"Beni böyle kandıramazsın, Deku. Ama.." dedim aklıma gelen şeyle. "Ama bana Kacchan demeyi kabul edersen yaparım."
Kaşlarını çattı hemen. Dediğim şey hiç hoşuna gitmiş gibi durmuyordu. Bana neden Kacchan denediğini anlıyordum ama yinede onun ağzında duymayalı uzun zaman olmuştu.
Burnundan sinirle soluduğunda hayret içinde ona baktım. Bu kadar neye sinirlenmişti ki?
"Plan değişikliği yapıyoruz çocuklar!" Kalın postallarımı yere basarak geriye doğru büyük bir adım attı ve bütün vücudunu bana doğru çevirdi. "Katsuki Bakugo artık bir gönüllü! Saldırın! Kim ona bir çizik bile ata bilirse benim dersimden koşulsuz geçicek!"
Gözlerim kocaman bir şekilde ona bakarken birkaç gülüş sesi duydum. Hemen ardındansa üzerime gelen bir grup öğrenci.
Dadam dadam dadam ahan da gebertecekler küçük enişteyi.
Bölüm geç geldiği için kusura bakmayın ciddi bir bunalımdayım.
Sorun şu ki bunalım geçirmeye vaktim bile yok....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hastalık (DekuBaku)
Random"Ölümümü ilk isteyen sendin, Kacchan. Beni suçlayamazssın..."