30

169 19 32
                                    

Gözlerimi kapayıp koltukta geri yaslandım. Odadakı saatin tıkırtısı artık beni delirtmek üzereydi. Şükür ki arada Jerunun oyuna sinirlenen seslerini duyordum.

Resmen bir oyun bağımlısıydı. Telefonumu alır almaz oyununu indirmiş ve oynamaya başlamıştı. Sırf bu bağımlılığı yüzünden telefonu olmadığını da biliyordum. Arada abisininkini çalıp oynuyor azar yiyip bırakıyordu.

Kapının açılma sesiyle bakışlarımı kapıya çevirdim. Deku içeri adımını atar atmaz Jerunun sesi yükseldi.

"Hay sizin oynayacağınız oynun anası-" kafasına yediği darbeyle susarken korkuyla arkasını döndü.

"Kim verdi lan sana telefonu!?" Abisinin bağırmasıyla elindeki telefonu kaptıp masaya fırlattı. Dudaklarımın kerarı kıvrılırken Jeru parmağıyla beni gösterdi.

Dekunun bakışları bana dönünce ona bakıp omuz silktim. Kafasını sallayıp koltuğa kendini bıraktığında Jeru ayağa kalktı hızla.

"Ben yavaştan kaçayım." Geri geri adımlayıp odadan çıkmaya çalıştı.

"Seninle sonra konuşacağım ben, bekle sen." Diyip gitmesini izin verdi Deku. Şu haliyle gerçekten korkutucu görünüyordu. Bu hallerini görünce insanların ondan neden çekindiğini anlaya biliyordum ama istesem bile ondan çekinemeyeceğimi biliyordum.

"Ne zaman döneceğim?" Kurduğum cümleyle irkilip bakışlarını bana çevirdi. Sanki burda olduğumu yeni fark etmiş gibiydi. Yeşil irzleri kıpırdadığınds gözlerimi onlara diktim.

Gözleri benim mezarlığım gibiydi. Çok uzun bir süre boyunca rüyalarımda gördüğüm tek şey koca okyanusun ortasında parlayan fener gibi yeşillerdi. O kadar güzel parlıyordu ki karanlığın içinde. Her şey değişse bile onların parıltısı gitmez zann ediyordum ama öyle değildi. Şimdi içinde hiç bir ışıltı olmayan yeşillere baktığımda kendimi buz gibi nemli ormanda gibi hiss ediyordum.

Sonsuz ormana dönmüş gözlerinde küçük bir parıltı beklediğimi biliyordum, ama o parlıtı asla orda olmuyordu.

"Ben mi yok ettim, Deku?" Dedim gözlerimi ondan ayıramayarak. Neyi kast ettiğimi anladı mı bilmiyordum ama hiç bir tepki vermedi. Boş bakışları yüzümü turlarken o ormana bir daha daldığımı hiss ettim.

Bir anlığına ne düşündü bilmesem de gözlerini hızla benden çekip karşısına baktı. Kollarını dizlerine yaslayıp öne eğildi. Neyin onu bu kadar değiştirdiğini anlamaya çalışmak bile insanı yoruyordu.

Elini uzatıp masadan telefonumu aldı ve bir şeyler yazdı. "İstediğin zaman gide bilirsin. Kurogirinin yanına gidersen o seni evine bırakır." Diyip telefonu yerine bıraktı ve ayağa kalktı. Hızlı adımlarla odadan çıktığında derin bir nefes aldım. Anlamıyordum.

######

Kokidor boyu yürüdüğümde yine bir merdivenlerin başına gelmiştim. Aslında odadan çıktığımda amacım sınıflara gitmek, çocukları görmekti ama ayaklarım şimdi beni burda olduğum sürece kaldığım odaya getirmişti. Dekunun odasına.

Kapıyı açıp içeri girdiğimden burnuma dolan kokuyla yutkunma isteğim oluştu. Bu odada kaldığım zamanlarda bu kokuya alışmamak için çokca dışarı çıkar hava alıdıktan sonra yeniden odaya dönerdim.

Dekudan da bu koku geliyormuydu acaba diye düşündüğüm kaç gece olmuştu bilmiyordum ama bu oda benden öyle bir etki yaratmıştı ki Dekunun yatağında uyuduğum her gece rüyamda onu görüyordum.

Adımlarımı ordanın ortasındakı yatağa yönelttim. Yatağın ucunda oturduğumda aklıma çoğu gece odaya birinin girdiği düşmüştü. Başta kim olduğunu bilmesem de sonradan anlamıtım bu kişinin Deku olduğunu. Odaya girdiğinden çok sessiz olmaya çalışsa da zaten çok hafid uyuduğum için hemen kalkıyordum.

Odaya girip bazen üstünü değişiyor, bazen odanın ortasında öylece dururken, bazense bana iyice yaklaşıp kafamın üstünde dakikalarca dikiliyordu. Bunu neden yaptığını asla anlamasam da bir süre sonra alışmıştım, o odaya girene kadar uyumuyor yanıma geldiğinde uykuya bırakıyordum kendimi.

Düşüncelerin arasında duyduğum sesle gözlerimi kapıya çevirdim. Deku ilk olarak bedenini içeri sokup sonea kafasını kaldırdığında beni görüdü. Kaşları çatılırken bir kaç adım atıp odanın ortasınsa durdu.

"Gitmedin." Sesi kısık bir şekilde çıktığında duymak için bir şey yapmama gerek yoktu, burda sadece biz vardık.

"Gitmedim." Ayağa kalkıp yanına yürüdüm yavaş adımlarla. Tam önünde durduğumda kaşları düzelmiş yüzü değişik bir hal almıştı. Anlamadığım bir duygu vardı gözünde.

"Neden?" Sanki cavabını bildiği bir soru sorarmış gibi tonladığında omuz silktim.

Ben ondan asla gidememiştik ki. Her defasınsa beni bırakan oydu.

Ellerim karıncalanırken bir adım daha yaklaştım bedenine. Benden hafif uzun ve be kadar kabul etmesem de kalıplı olduğu için yanında küçük kalıyordum. Oysa ben 1.87 dim.

Gözlerimi gözlerine kitlediğimde içimdeki hisse engel olamadım. Bedenimi saran sıcaklıkla kollarımı kaldırıp hızla boynuna doladım. Parmak uçları da kalkmak yerine onu kendime çekip biraz eğilmesini sağladığımdan sım sıkı sardım bedenini.

Hiç kıpırdamadan durmasından anlamıştım nefesini tuttuğunu. Derin bir nefes aldığımda ciğerime dolan kukuyla bedenim gevşemişti, aynı odası gibi kokuyordu.

Birden hissettiğim hareketle kasıldım. Kollarını bana sardığında içimde oluşan duguya bir isim veremedim. Parmak üçlarlma kadar titrediğimde beni daha çok sıkıp göğsüne yasladı.

Bedenini doğrulttuğu için parmak uçlarıma yükselirken hiç düşünmden sıkıca tutundum boynuna.

Bu bizim ilk sarışılışımızdı. 18 yılda ilk kez.

Dudaklarım aralanırken titrek bir nefes bıraktım. Boynuna değen dudaklarım bendenini kasarken. Sanki bir şeylere engel olmak için beni kendine bastırdı. Kalbim beni daha çok bağırana basması için sinyaller verirken bir yanım da çekil diyordu.

Sırtımdakı elleri haraket edip belime ve kalçama geldiğinde bir nefes daha bıraktım dudaklarımın arasından. Kaburgalarım arasında yayılan sızıyla gözlerim sulanmıştı.

"Katsuki.." acı çeker gibi çıkan sesiyle kulakalarımı kapamak istedim bir anlığına. "Bu gece kusmak istemiyorum..."

Kusmak?

Hastalık (DekuBaku)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin