Bölüm 1: bakılan tablolar ve göz kırpmalar

27.2K 663 127
                                    

Yeni bir kurguya hoş geldiniz! Aşırı derecede heyecanlıyım. Umarım keyifle okursunuz!

Sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

🍀

"Çık dışarı!"

Kollarımı göğsümde bağladım ve ayağımla yerde ritim tuttum. "Çıkmıyorum." Dedim başımı iki yana sallayarak.

"Çık dedim! Hemen!" Bağırınca daha da mı çirkin oluyordu ne.

"Canım istemiyor."

Sinirle çalışma masasının üzerinde duran dosyaları aldı ve duvara fırlattı. "Beni delirtme! Defol!"

Yere düşen dosyalara baktı ve sinirle nefes alıp vermeye başladı. Gözleri dolmuştu sinirden. Bana beni parçalayabilecekmiş gibi bakıyordu.

Ojeli parmakları ile burun kemerini sıktı ve birkaç saniye gözleri kapalı bekledi. Ardından çirkin gözlerini yeniden açtı ve işaret parmağını bana doğrulttu. "Sözümü ikiletme."

Kollarımı çözdüm. "Tamam ya." Ellerimi teslim olmuş gibi havaya kaldırdım. "Gidiyorum, kızma." Arkamı döndüm ve kapıya doğru yürüdüm. Kulpu tuttum ve kapıyı açıp dışarı çıktım.

Kapıyı arkamdan kapatmadım.

Arkamdan bağırdığını duydum ama aldırış etmedim. "Kapıyı kapat!"

Gözlerimi devirdim ve yetimhanenin karanlık koridorlarında atlaya zıplaya dolaştım. Canım sıkılıyordu!

"Ne haber Murat!" El salladım yürüyen Murat'ı gördüğümde. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Yüzünü buruşturdu ve gözlerini benden kaçırarak adımlarını hızlandırdı. "Bana bulaşma."

Olduğum yerde durdum ve omuzlarımı düşürdüm. Kimse benimle arkadaş olmak istemiyordu. Ne yapmıştım ben onlara? Tamam, biraz deli dolu ve manyak bir yapıya sahiptim. Bipolar ve her gün ağlıyor da olabilirdim. Ama onun dışında çok minnoş bir insandım.

Omuzlarıma düşen saçlarımı arkama attım ve dudağımı bükerek duvardaki tabloları incelemeye başladım.

Gözlerimi kıstım ve bir adım atarak duvara yaklaştım. Sanki bilerek içimiz daralsın diye abuk subuk tablolar asılmıştı. Hep iç karartan bir yapıları vardı.

Bir resimde bir mezarlık vardı. Çok karanlıktı. Yer yer mezar taşları vardı ve kırık döküklerdi. Az ileride sadece küçücük bir çiçek vardı. Tablodaki tek renk oydu.

Bu bana kendimi hatırlatmıştı.

"Hipnoz olmuş gibi bakıyorsun."

Dibimden gelen sesle sıçradım ve yanımda duran kişiye baktım. Baktığım an da fısıldadım. "Çok yakışıklısın."

Kahkaha attı. "Çok açık sözlüsün."

Hayranlıkla ona bakmaya başladım. Onu baştan aşağıya süzüyordum ama umurumda değildi. Güzele bakmak sevaptı bir kere. Üzerinde siyah bir pantolon ve aynı renkte kazak vardı.

Kahverengi saçları vardı. Ama öyle bir kahverengiydi ki yumuşacık duruyorlardı. Gözleri de kahverengiydi ama farklı bir kahverengi. Her şeyi farklıydı.

Onu burada ilk defa görüyordum.

"Sen yenisin." Soru sormamıştım, emindim. Ben buradaki herkesi tanırdım ve onu daha önce hiç görmemiştim.

"Yeniyim." Dedi beni onaylayarak.

Başımı sol tarafa eğdim ve gözlerimi kıstım. "İlginç."

Ellerini cebine koydu. "İlginç olan ne?"

Uzaklığın en büyük yaraydıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin