Bölüm 26: özlemler ve hasretler

4K 205 10
                                    

26

🍀

Saatler sonra uyandığımda kendimi hala yorgun hissediyordum. Bu yorgunluk sanki asla geçmeyecekmiş gibiydi.

Telefonuma baktığımda saatin akşam altıya geldiğini gördüm. Birkaç saatten fazla uyumuştum. Aslında sabaha kadar uyumak isterdim ama uykum yoktu. Sadece yorgundum.

Yataktan kalktım ve bir şeyler yemek için aşağıya indim. Uzun zamandır yemek yemiyor gibi hissediyordum. Çok acıkmıştım.

Evde tek olduğumu düşünüyordum ama mutfaktan sesler geliyordu. Bizden biri mi diye merak ettiğim için adımlarımı hızlandırdım ve mutfağa girdim.

Masaya bir tabak koyan Çınar'la göz göze geldiğimde olduğum yerde durdum. Makarna yapmıştı ve bir bardak meyve suyu vardı.

"Bende tam seni çağırmaya geliyordum."

Onu görmezden geldim ve buzdolabına adımladım. İçinden reçel çıkardım ve tezgaha koydum. Ardından bir ekmek aldım ve reçeli sürmeye başladım.

Ben bunları yaparken o sadece beni izliyordu. Her hareketimde gözlerini gezdiriyordu. "Senin için makarna yaptım. Uzun zamandır hiçbir şey yemiyorsun."

Ayakta durmak istemediğim için masaya oturdum ve ekmeğimi yemeye başladım. Onun yaptığı yemeyi yemek istemiyordum. Ondan gelen hiçbir şeyi istemiyordum. Sadece yalnız kalmak istiyordum ama ona bile izin vermiyorlardı. Zaten beni evde tek başıma bırakacaklarını düşünmemiştim.

Tabağı önüme itti ve masaya bir çatal koydu. "Konuşmayacak mısın?"

Camdan dışarıyı izledim ve ekmeğimi yemeye devam ettim. Gerçekten de  iyi gelmişti. Uzun zaman sonra mideme bir şey girmişti.

Yine cevap vermediğimde gelip önümde durdu ve üzerime doğru eğildi. "Konuş benimle."

Son parçayı da ağzıma attım ve önümden çekilmesi için omuzundan ittim. Ayağa kalktım ve ellerimi yıkadım. Mutfaktan çıkmak için adımladığım sırada arkamdan bana sarıldı.

Ellerini belime sardı ve başını boynuma gömdü. "Böyle yapma, Yara."

Ellerimi kollarına koydum ve çözmeye çalıştım. Belimi daha sıkı sardığında dişlerimi sıktım ve ondan kurtulmaya çalıştım.

Derin bir nefes aldı ve boynumu iç çekerek öptü. "Özür dilerim."

Kollarını çözmeye çalışsam da bırakmıyordu. O yüzden dudaklarımı araladım ve tek bir şey söyledim. "Bırak."

"Sana dokunamayınca ölüyor gibi hissediyorum." Dedi boğuk çıkan sesiyle.

Davranışları sinirimi bozduğunda bacağına bir tekme attım. Belimi bıraktığında öfkeyle arkamı döndüm ve işaret parmağımı ona doğrulttum.

Kahve gözlerinin içine baktım ve anlaması için bastırarak konuştum. "Sende benim sabrımı sınıyorsun! Anlamıyor musun Çınar! Seni yakınımda istemiyorum!"

Açtığım mesafeyi kapattı ve dibime girdi. Kaçmama izin vermeyip kollarını iki yanımdan geçirdi ve belime doladı. Beni kendine çektiğinde bedenlerimizin arasında hiçbir mesafe kalmamıştı.

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve gözlerimin en derinine baktı. "Ne kadar yakınında?"

Kişisel alanıma girdiği için artık sabrım kalmamıştı. Bana dokunma diyorsam dokunmamalıydı. O yüzden elimi havaya kaldırdım ve sol yanağına tokat attım.

Bunu yapmamla bana gülümsedi ve sağ yanağını gösterdi. Onun istediği gibi sağ yanağına da tokat attığımda ellerini benden ayırdı.

Bilerek yapıyordu. Dibime girerek sinirlenmemi istiyor ve sinirimi ondan çıkarmamı istiyordu. Öfkemi onun üzerinde kullanmamı ve rahatlamamı istiyordu.

Uzaklığın en büyük yaraydıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin