Bölüm 33: küçük çaplı endişeler ve mahvoluşlar

3.1K 170 0
                                    

33

🍀

Korkuyla uyandığımda derin nefesler almaya çalışıyordum. Kabus görmüştüm ama adeta gerçek gibiydi. Yine o adamın evindeydim ve bana zorla o ilaçları veriyordu.

Yanımdaki boşluğu yokladığımda Çınar'ın olmadığını fark ettim. Bu beni daha da paniğe soktuğu için ağlamaya başladım ve yataktan fırladım.

Hızlı adımlarla kapıya adımladım ve koridora çıktım. Çınar'ın odasının önünde durdum ama oraya girmekten korktuğum için birkaç adım geriledim. Ellerimi saçlarıma daldırdım ve volta atmaya başladım.

"Yara?" Başımı gelen sesle kaldırdım ve bana endişeyle bakan Arif'e çevirdim. Koşturarak yanına gittim ve kollarından tuttum. "Arif, Çınar nerede? Herkes iyi mi?"

Ellerini omuzlarıma koydu. "Herkes iyi, Çınar aşağıda." Ona şüpheyle baktığımı gördüğünde beni merdivenlere yönlendirdi. "Gel, beraber inelim aşağıya."

Ona uyum sağladım ve aşağıya indim. Salona girdiğimizde kimseyi göremedim. Ağlamam şiddetlendiğinde ne yapacağını bilemedi ve beni hızlı adımlarla mutfağa soktu.

Herkes buradaydı.

Abim Gencay'la karşı karşıya oturmuş bir şeyler konuşuyordu. Feza ve Çınar da göründüğü kadarıyla kahvaltı hazırlıyorlardı.

Abim beni gördüğünde endişeyle ayağa kalktı ve birkaç adımda yanımda bitip yüzümü elleri arasına aldı. "Ne oldu?"

"Kabus gördüm." Burnumu çektim ve ona dolu gözlerle baktım. "Gittiniz sandım."

İç çekti ve kollarını etrafıma sardı. "Her şey yolunda."

Başımı salladım ve omuzunun üzerinden diğerlerine baktım. Bana aynı endişeyle bakıyorlardı. Muhtemelen beynimin bana oyunlar oynadığını düşünmüşlerdi. Ama şu anlık öyle bir şey yoktu ve ben de öyle kalmasını istiyordum.

Abimden ayrıldığımda Çınar bir kolunu açtı. Kolunun altına girdim ve başımı göğsüne yasladım. "Neden beni yalnız bıraktın?"

"Babam aradığında seni uyandırmak istemedim." Dedi bir elini başıma, diğer elini omuzuma koyarak.

Başımı salladım ve gözyaşlarımı sildim. Her şey yolundaydı. Evimdeydim ve kimseye zarar gelmemişti. Sevdiklerim yanımdaydı.

Çınar'dan ayrıldım. "Ben, bir üzerimi falan değiştireyim. Yüzümü yıkayayım."

"Gelmemi ister misin?" Diye sordu.

"Yok, ben kendim giderim." Ona gülümsedim ve mutfaktan çıktım. Yukarı çıktım ve odama girdim. Hızlı bir duş aldım ve üzerime bir eşofman takımı geçirdim. Saçlarımı salık bıraktım ve odamdan çıktım.

Mutfağa girdiğimde masa neredeyse hazırdı. Sandığımdan daha fazla oyalanmıştım. Yerime geçtim ve onları beklemeden kahvaltımı yapmaya başladım. Acıkmıştım.

Çok geçmeden herkes masaya kurulduğunda kahvaltı yapılmaya başlandı. Ortada normal bir sohbet dönüyordu. Latif'le ilgili konuşmaktan kaçındıkları belliydi.

"Çok güzel olmuş." Dedim ağzım dolu bir şekilde.

Feza bana gülümsedi. "Afiyet olsun."

Çatalımı bir salatalığa batırdım ve ağzıma attım. Tadı efsane gelmişti. Tam bir tane daha salatalığa uzanacakken beynim uyuşmaya başladı.

Bacağımın üstünde bil el hissettiğimde irkildim ve kendimi geri çektim. Karşımda oturan suratı tanımıyordum. Bana endişe ve korkuyla bakıyordu.

Uzaklığın en büyük yaraydıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin