Merhabalar sevgili okurlar. ♥
Soğuk Cehennem kitabını daha çok okuyucuyla buluşturmak adına bu uygulama üzerinden paylaşmaya karar verdim. Soğuk Cehennem kitabı bir intikam bir cinayet romanıdır.
Kitabım şuanda satışlarda.
Talep ederseniz internet ve kitapçılardan temin edebilirsiniz.
Ayrıca sormak istediğiniz soruları İnstagram hesabımdan da cevaplıyorum.
Hesabım @gizem_bbz
Keyifli okumalar dilerim. ♥
Tek bir nefes ne manalar saklıyordu bizlerden? İçimize akan havanın vücudumuzdan dışarı çıkması kadar kısa bir zaman dilimi ve ardına bıraktığı duygular... Hislerimiz miydi o ilk ışıkta bizlere öncü olan? Peki ya ana rahminden kopan mıydı bize çarpıp bütünüyle hayatımıza yer eden o bir soluk? Belki de bizler pek fazla mana katıyorduk yaşadıklarımıza. Ya da okuduğumuz onca geçmiş hikâyeler bizim yetinebileceğimiz bir yaşam biçimiydi.
Bu yaşam biçimlerini aile kavramına sığan insanları mı belirliyordu? Yoksa insanlık kavramı bir oluşumu tamamlayıp geride bir kemik parçası bırakarak yok mu oluyordu? Anlamsızlık üzerine kurulmuş bir bütünlüğüne sığacak kadar karışık bir yolda ilerliyorduk belki de kim bilebilir. Her şey bir yana peki o unutulmuş hislerimiz... Nerede ve ne yapıyorlardı? O hisler içimizde var olan bütünlüğümüzden aykırı bir şekilde yer değiştiriyordu eminim ki.
Hissetmek, parçalanması en kolay varlığı yani bizleri ortaya koyuyordu. Oysa kimisine göre bu evren sevgi bağlarıyla kurulmuş bir düzlüktü. Sevmekte anıların bir parçasıydı veya sevmek kolaydı da kaybetmek daha mı kolaydı?
Akıp giden zamanı yakalayamadığımız gibi bir günün; bir saatin ya da şimdiki bir vaktin ipini tutamazdık. Eğer ki zaman bir ip olsaydı ve tutabilseydik hiç düşünmeden o ipi çekerdik. Öyle güçlü çekerdik ki o ipin varlığı ve yokluğu bir olurdu. Belki de bizi biz yapan o şey ipin yokluk hissiydi. Geçmiş unutulmaz bir anıydı. Ne kadar çabalasak da hafızamızı kaybetmediğimiz sürece asla gerçekleşmeyecek bir şey vardı.Geçmişimiz yüzleşemeyeceğimiz kadar zor ise onu unutamıyorduk. Biz insanoğullarına bahşedilmiş düşünme kabiliyeti bu kavramı yok etmemekle birlikte sürekli bunu ortaya koyuyordu. Keşke insanlarınbelleğinin de son kullanma tarihi olsaydı.
Sanırım bu konu bu şekilde uzayıp giden ve o yokluk ipine bağlı bir konuydu.
En doğru yol bir insana sadık ve güvene dayalı yitip gittiği toprakla bütün olmaktı. İki varlığı bir araya getiren bu varlık bütünüyle evrenin çelişkide kaldığı bir durumdu. Doğrular ve doğruların analizindeki yanlışlar... Kime ne kadar doğru gelip gelmediğini takılmadan karara varılan en düz yolun bulunduğu gerçekler...
Kim niye sevgi bağıyla tutunur, ne güzeldir daha ileride? Her zaman dilimine sığdırılmış bir boşluk ve binlerce şüphe. Tıpkı değerler ve eski ağızla adetler. Garipti öyle ise. Bir kavrama sadık kalınıyorsa ya da buna mecbur kalınıyorsa ne kadar gereksiz bir biçime gözler açılıp kapanıyordu. Kim isteyerek kötü olabilirdi ki! Ya oluşuma ters giden bir bağlam vardı yahut oluşumun doğurduğu olumsuzluklar buna izin vermişti.
Kötü olmak bir tercihti ama kötü doğmak bir oluşum yanılgısıydı. Oysa bir insan kitaplarda okuduğu şartlarla karşı karşıya kalsa bunun karşısında aklın getirdiği bulgular, sadakat ve bağlılık o onca sayfanın bizlere sunduğu ısrarı yere çarpmakta olan bir bardağın kurtarılma arzusunu duyup ona yapılan hamle ile yitirilen zaman kaybı kadar gereksiz bir çabaydı. Düşen bardak gibi kırılan parçalardan farksızdı insanoğlu. Kırılan hiçbir şey eskisi kadar sağlam kalmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOĞUK CEHENNEM
Mistério / SuspenseKatilinin gölgesinde yaşayan bir kadın! Onuru ve şerefi için var olan, bütün benliğini ailesine adamış bir evlat. Bir insanın elinde kaç kez ölünür? Katilinin peşini bırakmadığı bir dünyada ona sunduğu hayatı yaşarken kaç kez kendinden vazgeçilir...