☾final | iki☽

7.6K 561 136
                                    

| Onun acısını bastırmak istiyordum ama Pazar günü taşınacaktık ve bugün Cuma günüydü. Chanyeol'ü terk etmeme iki gün kalmışken ona yardım edecek cesareti nereden bulabilirdim ki? |

~

*Gözlerini kapadığında,
Günün geri sardığını görebilirsin.
Tüm gülüşmeler ve aptalca kavgalar,
Sen ve ben havadaki gök gürültüsü gibi süreriz.*

Salıncakta sallanmayı kesip kafamı geriye attım ve mavinin en koyu tonlarına doğru yola çıkan gökyüzünü süzdüm. Batıya doğru turunculaşıyordu ve en tepede Venüs ufaktan parlamaya başlamıştı. Akşam yaklaşıyordu, akşam yaklaştıkça uyuma saatim, uyuma saatim yaklaştıkça da yarın yaklaşıyordu. Ve yarın, bir şeylerin biteceği, başka şeylerin başlayacağı bir gündü.

*Tıpkı bir partinin şafak vakti ara vermesi gibi,
Asla uzun süreliğine durmaz.*

Önüme uzatılan bardakla birlikte kafamı kaldırdığımda Suho yanıma oturdu. Bu sırada kulaklığın tekini çıkarttım ve bardağı aldım. "Teşekkürler."
Kafasıyla beni onayladı ve gülümsedi. "Az önce Sehun'la konuştum." dedi. "Sana her hafta mektup yazmayı düşünüyormuş ama sonra mesajın daha iyi bir fikir olduğuna karar vermiş."

*Sakın kafana takma, geri döneceğim.
Her şarkıda ve her gün batımında, geri döneceğim.
Hatıramız her zaman yakındır.*

"İyi düşünmüş." dedim alayla. "Aynı şekilde ona mektup yazarak zaman kaybedemezdim."

Kıkırdadı ama havasında değil gibiydi. "Ah Baekkie, seni özleyeceğim."

"Yah!" Aniden bağırıp elimin altındaki çimenleri kopardım ve ona fırlattım ama çimenler anında düştü. "O kadar paran var, ziyarete gelebilirsin!"

"Haklısın, gelebilirim." Suho kurnazca sırıttığında dilimi şaklattım ve önüme dönüp bardaktaki limonatadan bir yudum aldım.

Suho benden daha az koli taşımasına rağmen daha çok yorulmuş gibi iç çekti. "Doğruyu söylemek gerekirse," Kendi limonatasından bir yudum alıp gözlerini havaya dikti. "sana kızgınım Baekhyun."

Şaşkınca ona dönerken diğer kulaklığı da çıkardım. "Ne?"

Gözlerini kapattı ve sakince kafasını salladı. "Kendim için değil." Dirseğini dirseğime değdirdiğinde ürperdim. "Oraya zorla gittiğini biliyorum ama...Sen Chanyeol'ü arkada bırakınca...Onun için kötü hissediyorum işte."

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum." Gözlerime hücum eden doluluğu gidermeye çalıştım.

"Onu en son ne zaman gördün?"

Dişimi sıkıca alt dudağıma geçirirken kendimle bir iç savaş veriyordum. "Dün." dedim boğuk sesimle. "Dün onu ziyarete gittim, üvey kuzeninin ölümünden sonra yanında olmam gerekiyordu."

Çekinerek ona baktığımda gözleri büyüdü. "Ona söylemedin mi?"

"Söyleyemiyorum Suho," Sağ gözümden bir damla yaş süzüldü. "boğazımdaki o his ve titreyen ellerim bana izin vermiyor."

"Tanrım...Sen!" Suho gerçekten sinirlenmiş görünüyordu. "Söylemeden gitmeyi mi düşünüyordun?" Hiddetle sorduğu soruya karşın gözlerimi kaçırdım ve kafamla onayladım. "Sen ahmağın tekisin Byun Baekhyun! Bir insanın duygularıyla böyle oynayamazsın!"

"Gitmek istediğimi falan mı düşünüyorsun Suho?"

"Sorun gitmende değil Baekhyun." Suho gözlerini kıstı. "Sorun hiçbir şey söylemeden siktirip gitmende."

Don't Cry Tonight ☆ Birinci Kitap ☆ ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin