2' felix's home

165 16 24
                                    

Onun beni sadece arkadaşı olarak görmediğini şimdi anlamıştım, peki ben onu nasıl görüyordum?
Onu seviyordum ama ben bunu çok yakın arkadaş olarak düşünüyorum.

Aklıma eski "yakın" arkadaşlarım geldi bir anda.
Sözde birbirimizi asla bırakmayacaktık ama onların yanında ağladığım için beni bırakmışlardı. Hatta yanlarında bile değildim sadece bundan 4 yıl önce 9'a geçmeden o yılın Haziran ayının 23. günü saat 14.09'da bırakmışlardı beni. Sınav sonucum açıklandığı an ağlamaya başladım ve o sırada onlara ağladığımı mesaj olarak yazdım... Hayatta hiç beklemediğimiz bir tepki aldım.

"Hepsini ilgi için yapıyorsun..."

Bir cümle...
4 kelime...
Sayı aynı cümleler farklı...
Bana her "seni seviyorum iyiki varsın" demeleri o kadar mutlu ederken bu cümle yıkmıştı.
Donmuştum, kalmıştım yerimde.
Felix bu ağlayan noktamı görse beni sevmeye devam eder miydi?

Onu işte bu yüzden sevmek istemiyordum çünkü o mükemmel ve ben bu kirli ruhumla onu kirletemem. Aşk dediğin şey bir hastalıktır. Bulaşır ve öldürür. Her zaman... Evet, Felix benden hoşlanıyordu ama bunun aşka dönüşmesine izin vermemeliydim zaten ölü olan ben onu öldürmezdim. Peki onu seversem nolurdu?

Bu soruyu kendime sordum. Lee Felix'in beni sevdiğini öğreneli 6 gün olmuştu ve ilk 2 gün okula gitmedim. Felix ilk gün mesaj atmıştı ama bakmamıştım bile. Sadece bildirimden ismine bakıp çıkmıştım. Ertesi gün aradı. Bir kaç kere. Açmadım, açamadım. Bu bize zarar verirdi. En sonunda susmak bilmeyen telefonumla "efendim Lee" yazdım.

Felix anında görmüş ve yazmıştı "Hyunjin neredesin?". İlk evdeyim diyip geçecektim ama Felix hayal kırıklığına uğrardı. Onu üzmek istemiyordum. Ne yazsam diye düşünürken Felix'e görüldü attığımı farkettim. Felix büyük ihtimal şuan onu sevmediği için ondan uzak durduğunu düşünüyordu. Bu sırada telefonum yeniden çalmaya başladı. Felix yine arıyordu.

Telefonumu açtım ve Felix'in ağlama sesleriyle karşılaştım, bir andan bir şarkı söylüyordu bağırarak:
-Sevmesen de beni özledim sesini...
Bir anda cevap verdim:
-Git desem de yine gitmesen...
Felix bağırarak devam etti:
-Yıllardır çektiğim bu hasret mi çile mi?
Beraber devam ettik:
-Haram mısın bana bi' bilsem...

Ben sussam da Felix söylüyordu:
Bebeğim benim...
Hayalet sevgilim...

Felix sonraki tekrarı söylememiş nefes nefese soluklanıyordu. "Felix" diye seslendim, sonrasında aklıma gelen fikirle hemen görüntülü arama isteği attım. Anında kabul etmişti Felix. Bana bakıyordu ben de ona. Hali perişandı, anladığımı anlamıştı ama bu konu hakkında ağzımı açmayacaktım. Bildiğim bir şey vardı bu da Felix'i böyle perişan eden bendim. Bu canımı yakıyordu işte.

Ben Lix'ime pür dikkat bakarken tebessüm ederek konuştu:
-Nasılsın Hyunjin?
Cevap verdim dudaklarını incelerken:
-Iyiyim şuan ama sen değilsin. Bunu inkar etmeye çalışma, gözlerinde görüyorum iyi olmayışını.
-Nerdesin peki? diye sordu.
-Şu an asıl sorumuz senin nerede olduğun. Perişansın Lix. Izin ver yanına geleyim.

Bir yandan giyinmek için bir şeyler bakmaya başladım kendime. Felix konuştu bu sırada:
-Evdeyim ben.
Biraz düşündükten sonra yeniden konuştu:
-Konumu biliyor musun?
Başımı sağa sola salladım ve konumu atmasını söyledim. Ailesinin ev adresini biliyordum ama kendi evine hiç gitmemiştim bu zamana kadar. Felix elimde kıyafetleri görünce konuştu hızla:
-Görüşürüz o zaman.
Hayır diye çıkıştım hızlıca. "Ben gelene kadar telefon açık kalsın."

Felix bana masum masum bakıyordu. O sırada tişörtümü yukarı sıyırdım. Felix anında "Dur" diye bağırdı.
-Neden, bir şey mi oldu Lix?
-Önümde mi giyineceksin?
-Bilmem, olabilir aslında.

Love Isn't Real | Hyunlix MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin