6' patient

90 8 5
                                    

-Minho, hoca gelecek birazdan. Bırakmalıyız birbirimizi.
-Hadi ama Jisung. Bırakmak o kadar kolay olmamalı.
Deyip yanağına bir öpücük bıraktım. Adımı sayıkladı "M-minho"

Kalbime bir şeyler olmuştu sesiyle. Utanarak önüme döndüm. O sırada hoca sınıfa geldi. Jisung'a baktığım zaman utanarak önüne eğilmişti.

Derse odaklanmak kolay olmamıştı, olamazdı zaten. Jisung bu yaptığıyla içimi eritmişti. Aklım fikrim zaten hep ondaydı ama o sesi...
Aslında biraz dirty mind olabilirdim.
(Dirty mind,dirty mind,d-d-d-d-dirty mind)

Ders İngilizce'ydi ama ders işlemiyorduk. Hocamız konu konu gitmez, onun yerine ders başı bir konu belirler, onla ilgili ingilizce bir paragraf yazdırır, her ders birilerine konuşturma yaptırırdı. Normalde cidden güzel yazardım, ingilizceyi çok severdim çünkü. Ama bu hafta teknik aksaklıklar olmuştu. Hoca bir anda:
-Süreniz doldu arkadaşlar. Okumak için gönüllü var mı?
Diye sordu. Saate baktığımda normalde verdiği süreden 5 dakika fazla vermişti ama defterimde sadece üç cümle vardı. Hoca umarım beni kaldırmazdı. Şu ana kadar 3 kere kaldırmıştı zaten, 4.ye gerek yoktu.

Hoca konuştu:
-Hepiniz birbirinizden istekli olduğuna göre iki kişi seçelim bakalım. Hmm, listeden seçtiğim kişi ve sıra arkadaşını sahneye alacağız birazdan.
Lütfen bana gelmesin, lütfen, lütfen...
Seçtim,5 numara ve sıra arkadaşı.

Tam rahat bir nefes almıştım ki hoca bana döndü:
-Minho,5 numara sensin.
-Efendim?
Anlamamıştım. Bu yüzden efendim demiştim. Ve olmazdı, olamazdı. Derse odaklanmamıştım ki. Hoca konuştu bu sırada:
-Minhocum 5 numara sensin ve seçildin. Sıra arkadaşını al da gel.

Hayır hayır çıkamazdım. Bir dakika, bir de Jisung'la çıkacaktım. Olmaz, olamaz! Reddetmek için bir kaç bahane uydurmaya başladım:
-Hocam, bu ders pek hazırlı değilim. Bir sonraki ders yapsak? Lütfen hocam...
Hoca lafımı böldü. Yalvarışlarım boşunaydı.
-Minho, defterini bırak, sıra arkadaşını al, tahtaya gel.
-Peki hocam.
Jisung'a döndüm. "Hazır mısın?" Diye sordu.
"Hazırım." Dedim ve sıradan kalktım. Sonrasında o da kalktı ve tahtanın önüne geçtik. Tüm gözler üzerimizdeydi. Jisung'un yanakları ise kıpkırmızıydı. Hoca gülümseyerek "Let's go!" dedi. Jisung'a döndüm. "Başlayalım."
Konuşmaya Jisung başladı:

-Hello,buddy. What's up?
(Merhaba kanka. Naber)
-Hi,Jisung. Thanks I am good, you?
(Merhaba Jisung. Teşekkürler iyiyim, sen?
-I'm yours, sorry, I'm fine.
(Ben seninim, pardon iyiyim)

Dediğiyle utanıp sınıfa döndüm. Zaten diyeceğim bir kaç cümle vardı ve bu cümleleri de unutmuştum. Diyaloğu hocanın dediği yere çekmemiz lazımdı. Sınıf bize şaşkın şaşkın bakıyordu. Felix ve Hyunjin birbirlerine dönmüş, pis pis sırıtıyordu. Dillerinden kurtulamazdık.

Hoca konuştu yine:
-Arkadaşlar böyle basit hatalar olabilir. Devam edelim.
Jisung'a döndüm ve iyice kızardığını anladım. "devam edelim,sonra konuşuruz"
Başını salladı.

.....

-I think it's wrong. In my opinion, coffee cannot be harmful to the human body.
(Yanlış olduğunu düşünüyorum. Bence kahve insan vücuduna zararlı olamaz.)
-But Minho, caffeine is harmful to the human body.
(Ama Minho, Kafein insan vücuduna zararlı.)
-Jisung. You are right.
(Jisung. Haklısın.)

Diyaloğumuz nedensizce tartışmaya dönmüştü ama Jisung başından haklıydı. Sadece kendini savunması hoşuma gidiyordu. Bu yüzden lafı uzatmıştım ama artık kelimem kalmamıştı. O yüzden Jisung'a haklı olduğunu itiraf ettim.

Love Isn't Real | Hyunlix MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin