7

424 56 6
                                    

hwang hyunjin, çizdiği sarı laleye bakarken neler düşündüğünü sorguluyordu.

kelimenin tam anlamıyla yan odaya gitmeyi düşündüğüne inanamıyordu. bunu neden istediğine dair hiçbir fikri yokken oraya gitmek ve gerçekten onun düşüncelerini öğrenmek istemişti ama garip olan bu değil miydi? düşüncelerini öğrenince ne yapacaktı, dudaklarına yapışacak ve öylece kendini bırakacak mıydı? bunu gerçekten düşündüğüne inanmak çok zordu çünkü düşüncelerinin hepsi birer saçmalıktan ibaretti. bunu en çok karşısında duran tuvaldeki sarı lale hatırlatıyordu ona.

son çizdiği sarı lalenin yaprakları zorlukla birbirine tutunmaya çalışıyordu.

sigarasından derin bir nefes aldığında kendini, tuvali parçalamamak için, zor tutuyordu. anlamsız bir his içini gıdıklıyor ve zihni sürekli telefona bakması ya da tam olarak yan odadaki sarışını görmesine dair ikazda bulunuyordu. gözlerini sıkıca yumdu. aptal değildi, beş yaşında hiç değildi. neler olduğunu anlayabiliyordu ve bunun olmasına izin vermektense ölmeyi yeğlerdi.

kalbi gerginlikle kulaklarına çarptığında kapısı bir kez tıklatıldı. yavaşça kapıya çevirdi bakışlarını, devamını bekledi ama gelmedi. bu basit ipucu ona çok şey anlatmıştı ve istediği son şey kapıdaki biricik arkadaşıyla uğraşmaktı. kafasını koltuktan kaldırmaya çalıştı ama o kadar enerjiden yoksundu ki, dudaklarındaki sigarayı bile almadı. kapı, kapıdakinin tedirginliğiyle yavaşça açıldığında ister istemez sinir bozukluğuyla sırıttı. tam karşısında siyah şortu, sarı ve kabarık saçlarıyla duran bang chan vardı. o kapıyı kapatırken gözlerini devirerek tekrar sarı laleye döndü. laleyi tutan bir el vardı, üzerindeki güneş lekeleri öyle canlı ve gerçekti ki... bang chan ister istemez ürpermişti çünkü o elin sahibini bilirdi ve hwang hyunjin aynı noktaları koymaktan, aynı eli çizmekten asla vazgeçmezdi.

"bazen aklımla oynadığını düşünüyorum," dedi odaya girerken. etrafı bok götürüyordu. şövalelerin üzerinde birkaç tane karalanmış tuval vardı. cama yaslı masasında ise boyalar her yere saçılmış bir pislik içindeydi. yüzünü buruşturarak ona döndüğünde çıplak, beyaz teninde de sarı boyaların olduğunu gördü. "tüm bunlar gerçek olmayacak kadar aptalca." sinirle dudaklarındaki sigarayı çekip aldı. "içtin mi?"

hwang hyunjin gözlerini kısarak ona baktı. aptalca olan onun sorusuydu. ne zaman içtiğini görmüştü ki? "boşuna öyle bakma," dedi sigarayı küllükte söndürürken. "yapmaz dediğim her şeyi yapmaya başladın."

o böyle konuştuğunda onu boğmak istiyordu. işte o zaman bir içki içerdi. "rahat bırak beni chan," dedi mayhoş bir sesle. çok yorulmuştu. bang chan tam yanına oturduğunda derin bir nefes aldı. "bana başka bir yer bul."

yalvarır gibi çıkan sesine karşın şaşırsa da gülmeden edemedi. "hiç normal davranmıyorsun hwang hyunjin," dedi imâyla. hwang hyunjin imâsını kolaylıkla anladı, arkadaşını tanıyordu bu yüzden sadece kuracağı cümleyi bekledi. "ondan hoşlandın değil mi?"

"kimden hoşlanacakmışım?"

"oradan o kadar aptal durmuyorumdur bence," ağzını açmasına izin vermedi. "gruba yazıyorsun, ondan bir şeyler istiyorsun, ona dikkat etmesini söylüyorsun, sana karşılık veriyor ve hiçbir şey yapmıyorsun. tanrı aşkına, ona çorba bile yaptın."

"hepsi teşekkür amaçlıydı." dedi huysuzca. ne derse desin aklındaki fikri değiştiremeyecekti ama kendi içini rahatlatmak için denedi. "ben kimseye aşık olmam."

"kim kalbine ses geçirebilir ki?"

"eski sevgilime aşık olmayacağımı söyledim ve olmadım?"

"o bir ilişki değildi hwang hyunjin, kız da seni sevmiyordu. düpedüz arkadaştınız. o zamanlar bile felix ile ilgileniyordun ama farkında değildin. kız da bunun farkındaydı." yeni bir sigara yaktığında şakaklarını ovaladı. "üstelik o kızda hoşlanacağın hiçbir şey yoktu ama felix ile o kadar uyumlusunuz ki, senden hoşlandığına eminim."

"siktir git," dedi kaşlarını çatarak. "mümkünse bir daha yanıma gelme bang chan."

"doğru söylediğim için kuduruyorsun," ayağa kalktı. "kendine bir şans verebilirsin, biraz daha yeminine sadık kalırsan her gece gittiğin o adamın yanında yalnız başına öleceksin."

hwang hyunjin sinirle güldüğünde duyduklarına inanamıyordu. "içinde bu kadar büyük cümleler biriktirdiğini bilmiyordum bang chan."

"seni zorlamamam gerektiğini biliyorum hwang ama hislerin hiçbir zaman peşini bırakmayacak," kapıya doğru ilerledi ve çıkmadan, "başka ev istiyorsan ayarlarım." dedi.

bang chan kapıyı açık bırakıp gittiğinde sinirden gözü dönmüştü. kendini bu kadar açık ettiğine birkaç saniye inanamadı. kapıyı sertçe kapadığında delirdiğini hissetti. kafası kazan gibiydi. seslerin hiçbiri susmuyordu.

kafasındaki tüm sese rağmen dışarıdan tek bir ses duydu.

az önceden beri telefona bakması için yalvaran zihni mesaj sesini cımbızla çekip almıştı.

felix
iyi misin?

28 kasım 2023

sigaralar yandığında, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin