hyunjin dalgındı.
ne yapması gerektiğini bilmiyordu, hislerine nasıl sahip çıkacağını henüz çözememişti. tüm bunlar sadece baş ağrısı veriyordu ona.
derin bir nefes aldı ve içeri bir adım attı. felix, ikinci sırada olduğuna dair bir mesaj bırakmıştı. bu mesaj bile o kadar mesafeliydi ki, çıldıracakmış gibi hissediyordu.
ailesi geldiği için iki gündür evde yoktu ama mesaj dışında hiçbir iletişim kurmamış olması sinirini bozuyordu. yanına gidince nasıl davranmalıydı mesela? moralinin berbat olduğunu belli etmeli miydi yoksa hiçbir şey olmadan devam mı etmeliydi, bilmiyordu.
içeri girer girmez sarı saçlıyı gördü. yanında ondan uzun bir erkek vardı, gülüşerek konuşuyorlardı. mümkünmüş gibi daha çok bozuldu. rahatlama umuduyla eliyle saçlarını dağıttı. neden sevgilisiyle iki gündür konuşmuyordu ki? sevgilisi onu nasıl ve neden merak etmiyordu? düşünmekten kafayı yiyecekti.
çocuk dakikalarca konuştu, sonunda sustuğunda felix gülümseyip kafa salladı. çocuk yanından ayrılıp başka birisinin yanına oturdu. hyunjin sırası geldiğini düşünerek hızlı hızlı yanına gitti. felix oturduğu için henüz kendisini görmemişti bu yüzden sessizce yanına oturmayı tercih etti.
hyunjin bir şey demesini bekledi ama dönüp bakmamıştı bile. bacağını sallamaya başladı istemsizce. bir an için ortam çok basık gelmişti. "felix?" sesi kendinden emindi. "konuşmuyor muyuz?"
felix baygın bakışlarla ona döndü. hyunjin'in berbat gözüktüğünü fark ettiğinde derin bir nefes verdi. üzerinde nadiren gördüğü siyah bir gömlek vardı, iki düğmesi açıktı. altında ise kumaş, siyah pantolon vardı. uzun saçlarına pek de özenmiş durmuyordu, yataktan kalkıp gelmiş gibiydi. gözaltları ekstra mor ve şişti.
"hoş geldin," dedi sessizce. "fark etmemişim."
yalan söylediği barizdi. "ne oluyor cidden?"
"geleceğini düşünmemiştim." o kadar zorla konuşuyordu ki, bir çabası bile yoktu.
hyunjin sinirlenmemeye çalışarak elleriyle yüzünü sıvazladı. "felix, benimle dalga mı geçiyorsun?"
felix cevap veremeden etraf alkış sesiyle dolduğunda ikisi de aynı noktaya döndü. felix'in babası gülerek sahnenin ortasında duruyordu. bu o kadar yabancı bir sahneydi ki, felix bu adamın çocuğu olduğuna inanmakta zorlanıyordu bazen. "merhaba arkadaşlar!" gözlerini kısarak etrafı inceledi. "harika bir enerji seziyorum, her yeri doldurmuşsunuz. hoş geldiniz!"
tekrar bir alkış tufanı koptu.
felix iğrenç hissediyordu. dünyanın en berbat adamı karşısında tiyatro çeviriyordu ve buna katlanmak zorunda olmaktan nefret ediyordu.
"bugün sizlerle son zamanlarda üzerine tez yazdığım biopsikoloji hakkında konuşacağım."
"biliyor musun?" diye mırıldandı felix. hyunjin zor duymuştu. "bu adam benim babam." kaşlarını çattı. "bunu söylemek benim için çok zor hatta muhtemelen bunu söylediğimi annem duysa beni ipe geçirirdi. yani hiç birine bunu söyleyeceğimi düşünmemiştim."
hyunjin ilgiyle ona döndüğünde kızaran yüzüne baktı. elleriyle oynayıp duruyordu. şoka girmiş gibi öylece karşıdaki adama bakıyordu. geldiğinde bu hâlde değildi. "çıkmak ister misin?" dedi sertçe yutkunarak. ne yapması gerektiğini bilemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sigaralar yandığında, hyunlix
Fanfiction"laleler mezara da yakışır hyunjin." 28 kasım 2023