9

449 43 64
                                    

hwang hyunjin'in elindeki kan kurumaya yüz tutmuştu.

soğuk hava, sağlam elini daha çok işlevsiz kıldığı için hızlı hızlı anahtarı çıkarttı ve kapı deliğine soktu. evde kimin olup olmadığı hakkında bir fikri yoktu ama olası bir durum için olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu.

kapı açılır açılmaz sıcak hava tüm tenine işledi ve rahat bir nefes verdi. ona ev hissiyatını veren tek şey bu oluyordu. sıcak bir yer, sıcak bir yemek.

mutfak ve salon birleşik olduğu için genelde herkes burada takılır, odalarını pek kullanmazlardı. zaten bu yüzden kimse birbirlerinin odası hakkında bilgi sahibi değildi. hyunjin dışında herkes birbirini seviyor, birlikte oturuyorlardı. tabii dönem arasında oldukları için bir an için bu boş manzara garip gelmişti.

"geldin mi?" diye bir ses duydu. ister istemez irkilerek arkasını döndü ve garip garip etrafına baktı. kesinlikle kendisinden bahsediyordu. bazen herkesi kendi gibi sanıyor ve verilen selama karşı aptal bir şekilde kalıyordu.

felix dağınık, sarı saçlarıyla elinde tuttuğu kupayla ona bakıyordu. minik elleri civcivli kupasına sarılmış, ısıtmak ister gibiydi. hwang hyunjin kapıyı kapatarak dudaklarını yaladı ve kirlenmesini umursamadan elini cebine soktu. "burada olduğuma göre, hayır, gelmedim."

"çok komiksin gerçekten." diye söylendi koltuğa ilerlerken.

"neden uyanıksın?" elinde olmadan sorduğu soruya takılı kaldı. gerçekten aptalın tekiydi. konuşmasına gerek var mıydı?

"uyku tutmadı," dedi omuz silkerek. "hem yarın yılbaşı. uyuyarak geçirmek istemiyorum, o yüzden bugün geç uyuyup yarın öğlene kadar yatacağım." ona bakmıyordu ama hwang hyunjin ondan gözlerini alamıyordu. minicikti ve bu miniklik ona o kadar yakışıyordu ki, kollarının altında nasıl olacağını düşünmeden edemedi. "bir planın var mı?"

felix ani bir şekilde ona dönünce hızla kafasını sağa sola salladı. bu daha çok hipnoz etkisinden kurtulmak içindi ama felix sorusuna cevap sanmıştı. "üçümüzüz yani," dedi gülerek. "tabii bize eşlik edersen."

"yılbaşından hoşlanmam." ayakkabılarını çıkarttı ve terlik giydi.

"nedense hiç şaşırmadım." kendi kendine güldü. "ben de çok kalabalık kutlamayı sevmem zaten. sadece yalnız hissetmek sıkıcı."

"insanın kendine yettiğini bilmesi mükemmel bir his," elindeki acıyı göz ardı etmeye çalıştı.

"ve insan kendine hiçbir zaman yetmez."

"benimle tartışmak mı istiyorsun gerçekten?" hwang hyunjin kaşlarını kaldırdı ama eğlendiği besbelliydi. "seni beş dakika içinde yok edebilirim."

"neden denemiyorsun? kaybetmek güzel bir tecrübe." felix sırıtarak önüne döndü ve sıcak çikolatasından büyük bir yudum aldı. "sana da yapmamı ister misin?"

"o ne?" dedi kafasında dikilerek. felix onun ne zaman koltuğun arkasında dikildiğini bile anlamadı. "sıcak çikolata mı? tartışma ortasında sıcak çikolata mı içeceğiz?"

"dünyanın en güzel içeceği bu!" heyecanla konuştu. "gerçekten aynı olduğumuz konu yok mu bizim?"

hwang hyunjin'in tüm yol boyunca düşündüğü tek şey biraz viskiydi ama o an heyecanla konuşan felix'e karşı koymak büyük bir günah gibiydi. "tamam ama şeker istemiyorum." diye mırıldandı.

felix, hyunjin'e bakakaldığında şok içindeydi. "çikolata bu hyunjin, sıcak çikolata. sütlü? şekerli?"

"iyi tamam," dedi dudaklarını büzerek. "sen istediğin gibi yap. üstümü değiştirip geliyorum."

sigaralar yandığında, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin