22

181 26 15
                                    

"evinde 8 kişi mi yaşıyor dedin sen?"

babamın muhteşem sorusu hepimizi duraksattı. ben korkuyla bakınırken annem şok içinde duraksamıştı. bu zamana kadar hiçbir ipucu vermememe rağmen tam şu anda, onlardan kurtulacakken patlatmam akıl alır gibi değildi. kafam o kadar doluydu ki dikkat edecek enerjim kalmamıştı.

"demedim öyle bir şey," kaşlarımı çattım. "evimde neden 8 kişi yaşasın baba?" dedim yalancı bir şokla.

"felix." dedi bana doğru bir adım atarak. "bana doğruyu söyle, sonradan öğrenirsem daha kötü olur."

inanılmaz, bir anda on yıllık düzenimi sıçıp batırıyordum. "8 kişiyle yaşıyorsa bu paraları ne yapıyorsun sen? bir de biz sana harçlık veriyoruz, kredi borçlarını ödüyoruz."

"kim çıkarttı bu yalanı anne?"

"kendi ağzınla söyledin." diye atladı babam olacak şahıs. sertçe yutkundum. doğruydu, az önce her şeyden şikayet ederken sekiz kişilik eve döneceğimden bahsedip yakınmıştım.

"ben söylemedim hiçbir şey?" dedim geri çekilerek. "bu bizim şoför değil mi?" elimle arabamızı gösterdiğimde ikisi de oraya döndü. "hem bir gören olacak, gidin hadi."

annem yeni hatırlamış gibi etrafı korkuyla süzerken bavulunu tuttu. "bu meseleyi konuşacağız. tek tek hesap vereceksin."

kafamı hızlı hızlı salladım ve diğer bavulları sürükledim. cama birkaç kez tıklattığımda şoför anında arabadan inip annemlere yardım etti. "görüşmek üzere." dedim ve resmen kaçtım.

koşar adımlarla taksi durağına doğru giderken iyice uzaklaşmıştım. nefes alışverişlerimi düzene soktuğumda ağır ağır yürümeye başladım. şaşırtıcı bir şekilde mental olarak dinlenebilmiştim. bunun sebebi neydi bilmiyordum ama annemlerin kafasına taş düşmüş olmalıydı.

adımlarım durduğunda boğazım kurudu. karşımdaki adam bunun en büyük sebebi olmuştu. rüzgârdan uçuşan saçları, güneşin etkisiyle kısılan gözleri, ellerini cebinde tutan ve dudaklarında yanan sigarayla duran adam sadece beni izliyordu.

kalbim hızlandı.

aramızda birkaç adım kaldığında onu fark etmiştim ama o uzun süredir burda gibiydi. kulaklarıma sadece kalbimin atışı geldi, gözlerim sadece onu gördü. kollarına atlamamak için bavulu iyice sıktım. o kadar özlemiştim ki, her bir hücremi uyandırmıştı.

burnum adeta özlemle sızlamıştı. ondan gelen sigara kokusunu bile istiyordum.

derin bir nefes verdiğimde elini cebinden çıkarttı ve sanki ne düşündüğümü anlamış gibi sigaradan büyük, yavaş bir nefes aldı. dumanını havaya doğru üflediğinde yavaş adımlarla ona doğru yürüdüm.

uçak saatimi nereden öğrendiği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama o kadar mutluydum ki içten içe. beni unuttuğunu düşünüp durmuştum kendi kafamda.

beni hâlâ umursuyordu.

aramızdaki mesafe kısaldıkça titredim. tam karşısında durduğumda ise omuzlarım düşmüştü. insanlar yanımızdan geçip gitti ama biz ilerleyemedik bile. elimi enseme atıp kaşıdım. utançtan, özlemden yerin dibine girmeme birkaç saniye kalmıştı.

beklediğimin aksine bir şey demedi. sigarayı tekrar dudaklarına yerleştirip bavuluma uzandı. istemsiz şekilde ona itaat ettim ve bavulumu sürüklemesine izin verdim. beni affet dese de tam şu an evet derdim, benden özür dile dese de evet derdim. tam bir enayi olduğum zamandı, yani aşık olduğum.

kalbimi korkuyla kadıp kavuran bu adama aşkımdan öldüğüm kesindi. boynuna atlayıp onu öpmüyorsam bu onu kaybetme korkumdandı. bu ters tepebilirdi, biliyordum. "nasıldı?" dedi sonunda ikimizde sessiz sessiz yürürken.

gülmemek için zor durdum. ses tonunun ne kadar harika olduğunu unutmuştum. "beklediğimden iyi," diye mırıldandım. "senin?"

"aynı." dedi. sonunda siyah bir arabanın önünde durduğumuzda bunun porsche olduğunu fark ettim. bavulu bagaja koyduğunda ben de oturdum. içeri girer girmez sigara kokusu yayıldığında dudaklarımı birbirine bastırdım. sigarasını atmıştı. "kahve içmek istersin diye." dedi ve kahveyi gösterdi.

ses tonu mesafeliydi ama onun da özlediğini biliyordum.

bu benim için o kadar değerliydi ki kucağına oturup dudağına yapışacaktım. "hyunjin," sesim içime kaçmıştı. "özledin mi beni?"

anlık cesaretimle sorduğum soruya "evet." demesini beklemiyordum. kalbim sanki 180 hızla atmıyormuş gibi bir 180 hız daha eklemişti. "seni her zaman özlüyorum ben felix." arabayı çalıştırdı, gaza bastı. "ama o kadar sinirliyim ki sana." kendi kendine konuşuyor gibiydi. dudaklarımı birbirine bastırdım. "sanki eve gelmeden önce yok olmamış gibi bir de bir hafta habersizce ortadan kaybolman beni deli ediyor." direksiyona iyice yapıştı. "hâlâ düşündükçe deliriyorum."

"haberi aldığımda başka şeyler konuşuyorduk, aptalca şeyler."

hız seviyesini arttırdığında, "kemerini tak." dedi. ketum sesi daha çok koltuğa sinmeme sebep oldu. dediğini yaptım. "seninle ayrılmadım ben felix," gözleri birkaç saniyeliğine bana değdi. "sana bu ilişki nasıl yürür dedim, ayrılmadık biz. nasıl olur da haber vermezsin aklım almıyor."

bir şey dememe izin vermeden konuştu. "kaldı ki biz ayrılsak bile aynı evde yaşıyoruz. haber vermen gerekiyor. anlıyorsun değil mi?" sinirden kızardı. "bundan sonra bitti. ciddiyim, benden habersiz hiçbir bok yapmayacaksın."

sesi yükseldiğinde yüzümü buruşturdum ve bunu gördü. "toksikleşeceğiz yani?"

"öyle yüzünü buruşturmakla olmuyor beyefendi, sıkıldım artık senin kafanın estiği gibi davranmandan."

"ben?" dedim şaşkınlıkla. "ben mi başıma buyruk davranıyorum? ayrılmasak bile biz konuşmuyorduk hyunjin. arayıp sormadın bile ne diye haber vereyim ben sana?"

"umrumda değil. bir gün sonra arayıp chan'a haber vermesini bildiğin gibi bana da haber vereceksin."

"yani ilişkimiz devam mı edecek?"

bir hışımla bana döndüğünde kafamı yola çevirdim. "ben ne diyorum sen ne diyorsun." kendi kendine kafasını sağa sola salladım. "inanılmaz gerçekten."

sesi önce yükseldi, sonra alçaldı. ben de kahvemden büyük bir yudum aldım. bu bir saat içinde çok şey olmuştu ama o kadar mutlu hissediyordum ki içim gıdıklanıyordu sanki.

gülümsememi gizlemek için kahve bardağını dudaklarıma yakın tuttum. "nereye gidiyoruz?" dedim evin yolu olmadığını anlayınca.

"bana," dedi ifadesiz bir sesle. "sana hikayenin başından bahsedeceğim, devamını duymak isteyip istemediğine karar verdiğinde her şeyi anlatacağım."

21 haziran 2024
geçiş bölümümüz de geldiiii

sigaralar yandığında, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin