12.

1.3K 104 49
                                    

Merhaba umarım iyisinizdir. Yeni bölümle geldim. Oy ve yorumlarınız için teşekkürler,hepsini okuyorum ve çok mutlu oluyorum.Haydi başlayalım keyifli okumalar.

Jungkook'dan

"Ya nerde kaldı benim latte macchiatom köylü davar. 2 saatdir seni bekliyorum resmen. "

Diye, evi inleten şehir bebesi sınırlarımı ephey zorlamaya başlamıştı. Üstelikde şu an bu kahve 3 cü denememdi. Çünki ilk ikisini beğenmemişti şımarık bebe. Neymiş ilkinde sütü iyi köpürtememişim  ikincisinde de fazla yağlı süt kullanmışım.

"Organ bağışı beklemiyorsun şehir bebesi. Acele etmem için bi nedenim yok.  Bekle bir az hazır olunca getireceğim."

Mutfak tezgahına yaslanarak meyve suyumu yudumlarken, bağırarak salondakı koltuğa yayılıp televizyon izleyen şehir bebesine cevap vermiş ve o sırada da kahve makinasının sinyalini duymuştum. Kahve dolu kupayı aldığımda üzerinede, önceden hazırlayıp kenarda bekletdiğim kako ve şeker karışımını serpiştirerek, süslemiştim.

Aslında benden olsa hiç süslemekle falan uğraşmaz direkt götürüp eline tutuşdururdum. Ama şehir bebesi için görsel önemliymiş ve ben bir kez daha kahve hazırlamak için hiç hevesli değildim.

Hazır olduğuna kanaat getirdiğim kahveyi alarak mutfaktan çıkmış ve uzandığı koltuğun önündeki sehpaya bırakmıştım. Şehir bebeside televizyonda olan gözlerini çekerek başını uzatıp hazırladığım kahveye bakmış ve yüzünü buruşturarak eline almıştı. Önce burnunun ucuna getirdiği kahveyi koklayıp sonrada bir yudum içerek, tekrar sehpaya bırakmıştı.

"Eh işte mecbur içeceğim, 2 saat daha beklemeye tahammülüm yok."

Yüzünü buruşturarak bana dönüb konuştuğunda, ayaklarından tutarak 2 ci katdan sallandırmak fikri gözlerimin önünden geçmiş ve ben bunun görüntüsüyle derin bir nefes alarak gülümsemiştim.

Şu an bu şımarık bebeyle uğraşmak yerine çiftlikteki tüm hayvanlarla tek tek uğraşmayı bile yeğlerdim. Çünki resmen sinir sistemimle oynuyordu. Üstelikde annem ve babamıda duygu sömrüsüyle o kadar güzel manipüle etmişdi ki, ikiside Taehyung yat yere şınav çek dese ikiletmeden yapmamı tenbihleyip duruyorlardı.

Hatta bunun içinde babam bu günlük hayvanların beslenilmesini işçilerin halletmesini ve benim şehir bebesinin yanından ayrılmamam gerektiğini söylemişti. Beni onun eline köle niyetine vermiş, ikiside kasabada işleri olduğunu söyleyerek gitmişlerdi.

Ben daldığım düşüncelerle gözlerim televizyonda geziniyorken, şehir bebesinin seslenmesiyle iç çekmiş ve yine sıradakı işgencesini dinlemek için yüzümü ona taraf çevirmiştim.

"Jungkook, benim saçlarımı yıkamam gerek. Ama tek elimle bu pekte mümkün olmayacak. Onun içinde bana yardım edeceksin."

Dediğinde, şaka yapıyor diye geçirmiştim içimden. Yani umarım sakadır, yoksa pek iyi şeyler olacağını sanmıyordum.

"Saçmalama şehir bebesi. Ben ne anlarım başkasının saçını yıkamaktan. Bekle bir az annem gelir zaten, o yardım eder sana. "

Ama cevabım onu ikna etmeye yeterli olmamış ki, oturduğu koltukdan ayaklanmış ve merdivenlere taraf yönelerek konuşmaya başlamıştı.

"Annenin yardımını isteseydim, bunu zaten sana söylemezdim değilmi köylü davar. Kolum bu hâle annen yüzünden değil, senin yüzünden geldi. Bu da demek oluyor ki, bana annen değil sen bakmak zorundasın."

Demiş, sonrada hadi der gibi eliyle yukarıyı işaret etmişdi. Keşke o kazada benim kolum zedelenseydi diye içimden geçirirmiş, ardından hemen cevaplamıştım merdivenleri tırmanan bedeni.

Two opposite polesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin