Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar hayal ürünü olup gerçeği yansıtmamaktadır, tamamen kurgudan ibarettir.
SPOTİFY'a ASLA DEME yazarak çalma listesine ulaşabilirsiniz.
Bol bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalar.
Sessizlik, varlığını en gizemli ve derin şekilde hissettiren olgulardan biridir. Gözle görülemeyen, elle tutulamayan bir kavram olmasına rağmen, etkisi insanın ruhunu sarsacak kadar da güçlüdür.
Suskunluk ise zaman zaman kelimelerin en güçlü ifadesidir. Bazı durumlarda, sessizlik daha derin ve etkileyici bir iletişim aracı olabilir. Suskunluk, içsel bir dinginlik ve derin düşünceye dalmış bir ruhun yansımasıdır. Sözlerin eksikliği, duyguların ve düşüncelerin daha net bir şekilde ifade edilmesini sağlar.
Bazen ise içsel bir barış arayışının bir parçasıdır ve çevremizdeki gürültünün dalgaları arasında sessiz bir liman sunar. Ancak suskunluk, her zaman huzurun ve derinliğin sembolü değildir. Bazı durumlarda, suskunluk korkunun, çaresizliğin veya anlaşılmazlığın bir ifadesi olabilir. Sessizlik, bazen kelimelerin eksikliğinden değil, duyulan ama ifade edilemeyen duyguların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Dolayısıyla, suskunluk sadece kelimelerin eksikliği değil, aynı zamanda derin duyguların ve düşüncelerin derinliklerindeki bir yankısıdır.
Şu an yaşadığım duygular tam da düşündüğüm şeyi ifade ediyordu. Etraftaki sessizlik, benim suskunluğum ve daha fazlası. Aslında konuşulacak çok şey vardı fakat herkes kendi yuvasına çekilmiş gibi susuyordu. Kolumu tutan kişinin yanıma gelmesi ve beni kolumdan tutup çekmesi ile herkes olduğu yerde kalmıştı. Tamam ben şoktaydım da herkes mi şoka girmişti. Olmamam gereken yerdeydim kendimi her nedense hiç gibi hissediyordum.
Daldığım düşüncelerden yanımdan gelen ses ile çıkmak zorunda kaldım. "Kimsin sen?" Yüzümü yüzüne doğru kaldırıp baktığımda göz göze geldik. Ben ifadesiz bir şekilde yüzüne bakarken o da bana aynı bakışları atıyordu fakat tek farkımız onun kaşlarının çatık olmasıydı.
İstemsiz şekilde yüzüne detaylı bakınca yüzündeki küçük nokta izleri ilk dikkatimi çeken şey oldu. Sadece onlar değil çenesinde yeni yeni çıkmaya başlayan küçük sakallar, gözlerinin derinliği ve birçoğu. Yüzünde kusur olmasına rağmen kusursuz gibiydi. Nokta izleri bile istemsiz gözüme hoş gelmişti. Oysaki ben yüzümde olan tek bir noktayı bile sevmez, geçmesi için elimden ne geliyorsa yapardım fakat bu kişideki en küçük noktayı bile sevmiş, yakıştırmıştım. Belki de benim tüm eziyetim kendimeydi.
Yutkunarak gözlerimi yüzünden çektim. Vücudumda aşırı derecede stres ve korku vardı. Derin nefes alarak bana sorduğu soruyu es geçip sakin ve umursamaz bir ses tonu ile "Kolumu bırakır mısın?" Dedim. Ardından bakışlarımı önce koluma sonra ona doğru çevirdim. Kaşlarını kaldırarak alay eder bir şekilde dudağının sol kısmı kıvrıldı sonrasında ise kolumu bıraktı. Elim istemsiz şekilde kolumu tuttuğu yere gitmişti. O an, istemsiz temasın yarattığı duyguları daha derinlemesine hissetmeye başladığımda, içimde bir çırpınma hissi belirdi. Ne olduğunu yeni idrak ettiğimde sanki kontrolümü yitirip, zincirlerle bağlı gibi hissetmeye başladım.
Bedenim, istemeden temas eden kişinin dokunuşlarıyla dolduğunda, içimde bir güçsüzlük ve çaresizlik hissi yükseldi. Belki de geçmişte yaşadığım benzer deneyimlerimin acısıyla karışık bir şekilde geldi. Anılarım, acı dolu anılardan besleniyor gibiydi ve içimi burkuyordu. Kendi sınırlarımı sağlam bir şekilde belirlemek için bir adım geriye gittim. Küçüklüğümden beri temastan hoşlanmaz ne zaman birisi isteğim dışı dokunsa dikenlerimi göstermek zorunda kalırdım, karşımda kim olursa olsun değişmiyordu. Kendimi bu şekilde koruma altına almamın asıl sebebi geçmişten geliyordu. Geçmiş ne kadar geçiyormuş gibi görünse de hayır; geçmiyor aksine izlerini üstümüzde taşıyıp unutamamamızı sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLA DEME
Short StoryDerin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde, geçmişin acı hatıralarıyla mücadele ederken geleceğin belirsizliğiyle de korkuyordu. Kalbindeki acı...