Bu kitapta geçen kişiler ve kurumlar hayal ürünü olup gerçeği yansıtmamaktadır, tamamen kurgudan ibarettir.
SPOTİFY'a ASLA DEME yazarak çalma listesine ulaşabilirsiniz.
Bol bol yorum yapıp oy vermeyi unutmayın, keyifli okumalar.
İnsanın içindeki yarım kalmışlıklar, zamanla bedenin derinliklerine işler. Gözlerdeki hüzün, omuzlardaki yük ve kalpte saklı olan sancılar; hepsi, tamamlanmamış hikayelerin acı dolu izleridir. Her soluk, geçmişte bırakılan eksiklikleri hatırlatırken, ruhun derinliklerinde yankılanan çaresizlik sesleriyle doludur.
Belki de insanın en büyük mücadelesi, bu yarım kalmışlıklarla baş etmektir. Beden, bu ağırlığı taşırken zamanla yorgun düşer. Kırıklıklar, sızılar ve ruhsal çatışmalar; hepsi tamamlanmayı bekleyen, ama bir türlü kapanmayan yaraların çığlığıdır. Gece yarısı sessizliğinde, o derin boşluklar hıncahınç dolar, içsel fırtınalarla çalkalanır insan.
Zaman, bu yaraları iyileştirmek için bir ilaç gibi gelir bazen, ancak bazen de daha da derinleştirir. Her gün, geçmişin hayaletleriyle yüzleşme zorunluluğuyla başlar; hayallerdeki kırık parçaları bir araya getirmeye çalışırken, daha da fazla yaralanır insan. Ve her defasında, beden daha fazla yorgun düşer, ruh daha fazla kanar. Yılların yükü omuzlarda ağırlaşırken, her yeni gün, içimizdeki ışığı biraz daha soldurur. Zamanın acımasızlığı, yaşamın zorlukları ve bitmek bilmeyen mücadeleler, sanki içimizde bir yara açar. Her geçen gün, bu yaralar daha da büyür, daha da derinleşir, ve bizler, bu acıların içinde kayboluruz. Hayatın ağırlığı omuzlarımızı çökertirken, adeta nefes almak bile zorlaşır. İnsan bazen durup düşünür; neden bu kadar çaba? Nereye varacak bu yolculuk? Bu bitmek bilmeyen mücadele ne zaman sona erecek?
Edebiyat dersinin sonlarına doğru geliyorduk. Öğretmen tahtaya soru ve çözümlerini yazarken, ben defterime boş boş bakıyordum. Yanımda oturan Selin, dikkatli bakışlarını benden ayırmıyordu. Sanki içimi okuyormuş gibiydi ama ne söyleyeceğini bilmiyordu. Tahtada yazılanlar gözlerimin önünde bulanıklaşıyor, zihnimdeki düşünceler bir türlü susmuyordu.
Selin dayanamamış olacak ki sessizce bana doğru eğilerek, "İyi misin?" diye sordu. "İyiyim." dedim, ama sesimdeki kırılganlığı saklayamıyordum. Dışarıya karşı belirlediğim sınırlarım vardı, en yakınımlarım dahil o sınırları aşamaz ben istemediğim sürece beni radarlarında tutamazlardı. Fakat nedense belirlediğim sınırlar Selin'e işlemiyor aksine ona karşı içimi daha çok açma isteği uyandırıyordu.
"Emin misin?" Diyerek tekrar sorusunu yeniledi. Hiçbir şey söylemedim ama bakışlarımdan anladı ne demek istediğimi. Bazen, bazı anlarda insan sessizlik içinde sesler duyardı, gürültüden kaçamaz iletişimini kesemezdi.
Zehra hoca, sınıfı dolaşarak öğrencilerin çalışmalarını kontrol etmeye başlamıştı. Yanımıza geldiğinde ikimizin defterine baktıktan sonra bana tekrardan gözlerini değdirdi. Ne söyleyeceğini az çok tahmin ediyordum ama yüzüne karşı tepkisiz bakmaya devam ettim, ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordum. Önce saatine baktı sonrasında "Birazdan zil çalacak tenefüste yanıma uğrar mısın canım?" Diyerek küçük tebessüm etti.
Tepkisiz halimden çıkarak kafamı salladım. Benden onay aldıktan sonra sırtıma destekler nitelikte iki kere vurarak gitti. Yanımızdan ayrılır ayrılmaz Selin kolumdan tutarak dikkatimi ona vermemi sağladı. "Niye çağırdı ki seni?" Diye sordu, merakla. Gözümde şu an küçük bir kız çocuğundan farkı yoktu, benden gelecek cevabı sabırsızlıkla bekliyordu. Dün derste konuştuğumuz şeyleri hatırlamıyor olacak ki aklında kendi kendine senaryolar üretiyormuş gibi bir hali vardı. Daha fazla merakta bırakmamak adına "Dün çıkışta yanına gitmiştim ya, onun için çağırıyor." Diyerek sorusuna yanıt verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLA DEME
Short StoryDerin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde, geçmişin acı hatıralarıyla mücadele ederken geleceğin belirsizliğiyle de korkuyordu. Kalbindeki acı...