Askeriyeye gittiğimizde Semih Erdem abiye her şeyin kısa bir özetini geçmişti. Erdem abi şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı resmen. Bana öyle bir bakmıştı ki, utanmıştım.
“Ecrin sen nasıl bir şeysin kızım?” diye sormuştu.
“Bazen senden korkmuyor değilim, insanları bu kadar kolay kandırabiliyor olman çok ürkütücü.”
Söylediği şeyle kaşlarımı çatmıştım ve ona benden korkmaması gerektiğini söylemiştim.
Erdem yarbayın yanında Alya diye bir kız da vardı. Öğrendiğim kadarıyla o da time katılmıştı ve istihbarattandı.
Kahverengi saçlı mavi gözlü, oldukça güzel bir kadındı ve bu onu kıskanmamı sağlamıştı galiba. Fazla güzeldi ve kocamla beraber çalışacaktı. Bunu sevmemiştim. Ben onu kendimden bile kıskanıyordum.
Oradan çıktıktan sonra Semihle beraber eve gelmiştik.
“Cihan yok mu?” diye sorduğunda gülümsedim ve “Balkonda,” diye itiraf ettim.
“Balkonda ne işi varmış?” diye sorduğunda kikirdedim ve “Yıkadım da kuruyor,” dedim.
“Yıkadın mı?” diye sorarken oldukça şaşkındı. Ona kafamı salladığımda yüzüne muzip bir ifade yerleşti ve “Beni de yıkamak ister misin?” diye sordu.
Söylediği şeyle aslında kızarmam gerekiyordu ama bunu yapmadım çünkü aklımdaki şey çok farklıydı.
Aklımdaki şeyle kahkaha attığımda kaşları çatıldı. Zor da olsa gülüşlerimin arasından neye güldüğümü açıklayabilmiştim.
“Yıkadım dediysem makineye soktum ve sadece onu çalıştırdım. Seni de bir an makineye soktuğumu hayal edince…”
Tekrardan bir kahkaha attım ve “Düşünsene makinenin içinde dönüp durduğunu?” diyerek daha çok güldüm.
“Aptal kadın!” diyerek o da güldüğünde ben hala daha gülüyordum.
Kendime geldiğimde ciddiyetle onun yüzüne baktım ve “Yarın seni lunaparka götüreyim mi?” diye sordum.
Sorumla oldukça afallamıştı.
“O nereden çıktı?” diye sorduğunda cevabım oldukça basitti aslında.
“Sana çocukluğunu yaşatacağıma, içindeki çocuğu iyileştireceğime söz vermiştim. Aslında seni parka götürmek isterdim ama parkta hiçbir şey yapamazdık. Benim koca bebeğimin cüssesi küçük çocukların oynadığı bir park için fazla büyük. Salıncağa bile sığmazsın. Ayrıca herkesin içinde sığsan bile sallanmak istemeyeceğini tahmin edebiliyorum. Bu yüzden lunaparka gideceğiz.”
Şaşkınlıkla “Koca bebeğin mi?” diye sorduğunda gülümseyerek başımı salladım.
“Benim yakışıklı koca bebeğim,” diye fısıldadım ona doğru.
“Ben senin bebeğin değilim,” dediğinde güldüm.
“O halde yaralı minik çocuğum,”Kaşlarını çalarak “Bana bak kadın!” dediğinde yanağından öptüm.
“İtiraz istemiyorum sevgilim, yarın lunaparka gideceğiz. Sen de şimdi ılık bir duş alacaksın ve bende o zamana kadar makarna yapacağım. Başka bir şeyler yapmak isterdim ama şu an açlıktan seni bile yiyebilirim. Bu yüzden en hızlı şekilde hazırlanacak yemeği yapacağım.” dediğimde şaşkınlıkla bana baktı ve “Beni bile mi yiyebilirsin?” diye sordu.
“Seni bile yiyebilirim ama içimde olmandansa yanımda olmanı tercih ederim,” dediğimde sertçe yutkundu.
“Midemde ne işin var?” diyerek güldüğümde az önce kurduğum cümleyi daha yeni algıladım ve ne kadar yanlış anlaşılabileceğini fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı)
RomanceYeni bir şehre taşınırken ne umuyordum bilmiyorum ama kesinlikle tehlikenin içine atılmayı beklemiyordum. Onu gördüğüm ilk an anlamıştım benim için herhangi biri olmayacağını. Kendisi askerdi ve yaşamı tehlikeler, yaralar, kayıplar, acılar ve ölümle...