Beraber aşağı indiğimizde Meryem’le beraber bahçeden dışarı çıkacaktık ki, Elifi gördük.“Ecrin abla çok güzel olmuşsun,”
“Teşekkür ederim güzelim.” diyerek yanağını sevdim ve kafamı kaldırdığımda İlerde arabanın yanında duran Semihle uzaktan göz göze geldim.
Telefonla konuşuyordu galiba.
En azından beni görmeden önce öyle yapıyordu, şu an pek de telefondaki kişiyi dinliyormuş gibi durmuyordu.Meryem’in kulağıma doğru, “Dua et telefondaki önemli bir şeylerden bahsediyor olmasın yoksa vay haline onun. Hele de konuştuğu kişi babamsa yandı. Babam kendini tekrarlamayı sevmez.” diye fısıldadığında güldüm ve Elifle vedalaşıp, onlara doğru yürümeye başladık.
Semih hala telefonu kulağında tutuyordu ama tüm dikkati benim üzerimdeydi.
Meryem, “Arabaya bineriz biz, siz de acele edin,” diyerek adımlarını hızlandırdı ve Selime bir şey söylemesine gerek kalmadan arabaya bindiler.
Semihin tam karşısında durduğumda telefondan Erdem abinin sesini duydum.
“Semih orada mısın ses versene, iki saattir kiminle konuşuyorum?”
Semihin, “Komutanım yangın çıktı, size daha sonra geri döneceğim.” diyerek telefonu kapatmadan önce Erdem abinin “Ne yangını? Neresi yanıyor?” diye sorduğunu duymuştum.
Semih aramayı sonlandırdıktan sonra “Yüreğim,” diye fısıldadığında güldüm.
Bakışlarını gözlerime çıkardığında ben hala gülüyordum.
“Vur dedik öldürmüşsün, bu kadar güzel olmak yasaklanmalı.” dediğinde, masumca “Neden?”diye sordum.
“Çünkü bendeki de kalp ve bu kadar hızlı atmaya alışık değil,” dediğinde daha fazla dayanamadım ve yanağından öptüm.
“Bizi bekliyorlar,” diyerek arka koltuğa geçtiğimde birkaç saniye sonra o da ön koltuktaki yerini aldı. Meryem ve ben arkada oturuyorduk.
Selim aynadan Meryem’e bakarak, “Nerede yiyelim?” diye sorduğunda Meryem fark etmediğini söyledi ve biz yola koyulduk.
Semihin aynadan bana baktığını gördüğümde elim ayağım birbirine dolanmıştı sanki. Aynadan ona bakarken fark ettiğim bir şey daha olmuştu.
Selim ve Meryem de aynadan sık sık göz göze geliyordu ve bu aralarında bir şey olduğunu ya da bir birlerinden hoşlandıklarını düşünmemi sağlamıştı. Yemekte gözüm kesinlikle onların üzerinde olacaktı.
Yarım saat sonra hoş bir mekanda kahvaltımızı sipariş etmiş kahvaltımızın gelmesini bekliyorduk. Hava güzel olduğu için dışarda oturmayı seçmiştik.Meryem’le biz yan yana oturuyorduk. Benim karşımda Semih onun karşısında da Selim vardı.
Biz kahvaltımızın gelmesini beklerken yan masalardan birinde bebeğin biri ağlayıp duruyordu.
Kim bilir onun da ne derdi var.
Bu hayattaki her İnsanın bir derdi oluyordu zaten. En küçüğünden en büyüğüne kadar herkesin derdi vardı ama herkesinki farklıydı işte.Kimilerinki para, mal, mülk iken kimilerinki de sağlık, sevgi, güven… gibi şeyler olabiliyordu.
Dertlerimizden şikayetçi olup İsyan edeceğimize, daha büyük dertler olduğunu düşünerek şükretsek daha güzel olmaz mıydı?
İnsanın şükredecek bir çok sebebi varken biz hep kötü şeylere odaklanıyorduk ve mutsuz olmamızın asıl sebebi de buydu.
Bizim değerini bilmediğimiz şeyler bir başkasının hayali olabilirdi. Sağlıklı olmak gibi mesela.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı)
RomansaYeni bir şehre taşınırken ne umuyordum bilmiyorum ama kesinlikle tehlikenin içine atılmayı beklemiyordum. Onu gördüğüm ilk an anlamıştım benim için herhangi biri olmayacağını. Kendisi askerdi ve yaşamı tehlikeler, yaralar, kayıplar, acılar ve ölümle...