Ertesi gün...
Sabah uyandığımda yaptığım ilk şey gelen hemşireye kan vermek olmuştu. Saat henüz sabahın sekiziydi ve ben bugünlük Eczanemi kalfama emanet etmek zorunda kalmıştım. Nereden bilebilirdim ki bir an da kendimi böyle bir işin içinde bulacağımı?Güzel bir kahvaltı masası hazırladığımda, kapının çalmasıyla kapıya baktım. Gelen kişinin Semih olduğunu gördüğümde ise ilginç bir şekilde heyecanlanmaya başladım.
Bu rol işini iyi beceriyordum galiba.“Kimliğini almaya gelmiştim,” dediğinde başımı salladım ve ona cüzdanımdan kimliğimi çıkarıp verdim.
Bir an da, “Kahvaltı yaptın mı?” diye sordum. Soruma oldukça şaşırdı ve başını olumsuz anlamda salladı.
“Daha sonra hallederim,” dediğinde kaşlarımı çattım ve “Saçmalama lütfen. Oradan bakınca sevdiği adamı aç aç evden gönderecek birine mi benziyorum?” diye sordum.
Söylediğim şeyle ilk başta afallasa da, ardından role alışmaya çalıştığımı anladı ve gülümsedi.
“Benzemiyorsun,” dediğinde ben de gülümsedim ve onu içeriye buyur ettim.
“Kahvaltı zaten hazırdı, çok oyalanmazsın yani merak etme. Kaynanan seviyormuş belli ki.”
“Yani annen mi?”
Sorduğu soruyla güldüm ve “Şimdilik öyle galiba.” diyerek onu onayladım.O masaya oturduğunda ben de çayları doldurdum ve karşısına geçtim. Hayatımda ilk kez kendi kendime yapacağımı düşündüğüm bir kahvaltıya bu kadar özen göstermiştim ve şu an bununla gurur duyuyordum.
Menemen, haşlanmış yumurta, peynir, salatalık,…
Masada zeytin, bal, domates gibi normalde yemediğim şeylerin olmadığını fark ettiğimde yerimden kalktım ve onlardan da koydum. Ben sevmesem de o seviyor olabilirdi.“Eline sağlık ama hiç gerek yoktu, ben dışarda da ederdim kahvaltımı.”
“Üzgünüm ama dışarda kahvaltı etmek yok,”
“Nedenmiş o?”
“Çünkü senin dışarda kahvaltı ederdim anlayışının bir simit alıp kuru kuru yemek olduğunu düşünüyorum haksız mıyım? Ayrıca kocası hep dışarda yemek yiyor diye kendime laf ettirmem. Üstelik kıskanç biriyimdir de.”
“Kıskançlığının bununla ne alakası var?”
“Deme öyle, senin şimdi dışarıda kahvaltı yaptığını şöyle bir hayal ettim de, bakan bakana yani, ohh maşallah. Yani sana güvenmediğimden değil, yanlış anlama lütfen ama Allah var şimdi yakışıklı adamsın. Sen bakmasan da başkaları bakar ama olmaz öyle şey. Eğer ben bakamıyorsam bir başkası da bakamaz benim kocama.”
Söylediğim şeyden sonra Semih’in gözlerinde gördüğüm tek şey hayranlıktı galiba.
“Bakamaz, bakmasın da zaten,” diye mırıldandığında az önce ciddi anlamda ona kocammış gibi davrandığımı fark ettim ve o bunun rol icabı olduğunu düşünsene de utandım.“Yemeğini soğutma istersen, geç kalmanı da istemeyiz,” dediğimde kahvaltısına başladı ve bu beraber yaptığımız ilk kahvaltı oldu.
“Neden bazı şeyleri sonradan çıkardın masaya?” diye sorduğunda “Çünkü onları ben pek sevmem ama ne olur ne olmaz bir misafirim gelirse diye evde bulundururum.” dedim.
“Anladım, peki ben de mi misafirim?”
Bu soruyla neyi amaçladığını anlamasam da ona içimden geçenleri söyledim.
“Hayır sen benim müstakbel kocamsın ama her şey öyle bir anda oldu ki, daha neleri sevip sevmediğini bile bilmiyorum. Bu beni kötü bir eş yapar mı?”
“Hayır tabii ki, ama lütfen rolünü bu kadar güzel yapma,”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı)
RomanceYeni bir şehre taşınırken ne umuyordum bilmiyorum ama kesinlikle tehlikenin içine atılmayı beklemiyordum. Onu gördüğüm ilk an anlamıştım benim için herhangi biri olmayacağını. Kendisi askerdi ve yaşamı tehlikeler, yaralar, kayıplar, acılar ve ölümle...