10.bölüm

16 4 0
                                    

Gözyaşları içinde “Kaydı durdur!” diye bağırdığımda, Dağhan anında görüntüyü durdurdu.

Derin nefesler alarak ağlamamı bastırmaya çalıştım. Onun söylediği şeyden sonra onun için göz yaşı dökerek onun canını yakmak istemiyordum. Bunu ona yapamazdım, onu incitmeyi göze alamazdım. İçim kan ağlasa da bunu dışıma yansıtmazdım gerekirse, sadece o üzülmesin diye.

Ekibime baktığımda hepsinin ağladığını gördüm ve onları da ağlamamaları gerektiği konusunda uyardım.

Kapı açıldığında Tunç, “Komutanım dışarda sizinle görüşmek isteyen biri var, ne yapalım?” diye sorduğunda ,“Kimmiş?” diye sordum.

“Ecrin’miş ismi,”

Tunç’un verdiği cevapla adeta aklım durmuştu. Bu şaka mıydı?

“Derhal içeri al, buraya getir,” diyen Erdem yarbayla Tunç seri adımlarla yanımızdan ayrıldı.

Bakışlarımı duvardaki görüntüsüne çevirdiğimde ne düşüneceğimi şaşırdım.

“Kafayı yiyeceğim abi ne oluyor ya? Bizim tanıdığımız başka Ecrin var mı?” diyen Mücahitle ona baktım ve hafızamı yokladım.

Benim tanıdığım tek bir Ecrin vardı o da sevdiğim kadın olan Ecrin’di. Bir başkası yoktu ki, asla olmayacaktı da.

“Ellerinden kurtulmuş olmasın?” diye soran Koray’la, Emre’nin cevabı gecikmedi.

“Oğlum keşke de akıl var mantık var lan. Çetin silahı ona doğrultmuşken sence vicdana gelip onu bırakır mı? Peki Ecrin onun elinden kurtulabilir mi?”

Kapı açıldığında hepimiz bakışlarımızı oraya çevirdik.

“Selam, ben geldim.” diyerek gülümseyen Karımı gördüğümde ağzım açık kaldı.

Emre,“K-kurtulabilirmiş,” diye kekelediğinde Ecrin bakışlarını ona çevirdi, ardından hepimize baktı.

“Neden bana hortlak görmüş gibi bakıyorsunuz? Biraz daha böyle bakarsanız beni gördüğünüze sevinmediğinizi düşüneceğim,” dediğinde kendime geldim ve seri adımlarla ona doğru gidip onu kollarımın arasına aldım.

Ona sımsıkı sarılıp kokusunu içime çektiğimde onun gerçekten burada olduğunu idrak ettim. Ondan uzaklaşarak yüzünü ellerimin arasına aldım ve ona baktım mutlulukla.

“Yaşıyorsun,” diye fısıldadım sevinçle.

“Bu şekilde senden gitmeye gönlüm el vermedi. Bu yüzden de sana geleyim dedim.” dediğinde onu kendime doğru çektim ve bir kez daha sarıldım.

“Gitme, benden hiçbir zaman gitme,”

“Gidemedim ki zaten bak buradayım.” dediğinde bir kez daha ondan ayrıldım ve yüzüne baktım.

Gözleri ağladığı için kızarmıştı, ama başka bir yerinde gözle görülür bir hasar yoktu.

Mücahit’in “Yenge,” diyerek yanımıza gelmesiyle Ecrin benden uzaklaştı ve ona da sarıldı.

Tek tek hepsine sarıldığı sıra ben öylece onu izliyordum. Hala olanları idrak edemiyordum. Acaba uyuyordum da rüya mı görüyordum? Ecrin nasıl kurtulmuştu? Duam kabul mu olmuştu?

“Ecrin sen nasıl kurtuldun kızım?” diye soran kişi Erdem yarbay olmuştu.

“Ne önemi var ki? Önemli olan kurtulmuş olduğum gerçeği değil mi?”

“Öyle tabii de benim kafam karıştı.”

“Komutanım isterseniz görüntünün devamını izleyelim,” diyen Dağhan ile Ecrin kaşlarını çattı ve “Ne görüntüsü?” diye sordu.

Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin