Semih Bozkurt
“Sen bana evinin anahtarlarını ver, ben de sana giyecek bir şeyler getireyim istersen? Yani sen yorulma diye. Ama eğer odana girip dolabını karıştırmamı istemezsen bunu anlayışla karşılarım.”“Sıkıntı yok, istediğin yeri karıştırabilirsin.”
“Yok öyle her yeri karıştırmam neden karıştırayım ki zaten? Sadece aradığım şeyleri bulana kadar birazcık odandaki dolapları karıştırma ihtimalim var.”
Karşımda büyük bir ciddiyetle yaptığı açıklama ona bir kez daha hayran kalmamı sağlamıştı. Bir İnsanın kalbi de kendi de nasıl bu kadar güzel olabilirdi?
Onun bu hallerine içimin gittiğini bilseydi hala böyle davranır, böyle güler, böyle bakar mıydı acaba?
“Anahtar?” diyerek gözlerimin içine baktığında cebimdeki anahtarı çıkardım ve ona uzattım.
“İstediğin başka bir şey de var mı?” diye sorduğunda ona başımı hayır anlamında salladım.
“Tamam, ben hemen gelirim. Yani gelmeye çalışırım, sen de keyfine bak. Gitmeden su falan getireyim mi ister misin?”
Bana birinin bu kadar ilgili davrandığını hatırlamıyordum bile, o kadar uzun zaman olmuştu ki, bu yüzden onun bu halleri ne kadar hoşuma gitse de aynı zamanda canımı yakıyordu.
Bana Annem bile onun gösterdiği kadar ilgi göstermemişti, o neden gösteriyordu ki?
“Hiçbir şey istemiyorum Ecrin, daha fazla bir şeyler sorma da git hadi, yoksa hiç gidemeyeceksin.”
“Tamam ama sen yine de dikkatli ol tamam mı? Balkona falan da çıkma, bir şey olursa da ara.”
Tembihlediği şeyle hayretle ona baktım ve “Balkona neden çıkmayacakmışım?” diye sordum merakla.
“Ne bileyim, ne olur ne olmaz diye işte. Ne de olsa çok kan kaybettin. Şimdi balkona çıkarsın, başın falan döner, sonra düşer edersin, Allah korusun. Sen en iyisi evde kal yoksa aklım sende kalır. Evinden kendi balkonumu görebildiğimi biliyorsun ve ben sana yasakladığım halde balkona çıkarsan seni üzerim komutan.
Bu yüzden akıllı ol ve benimle kaldığın sürece lafımı dinle.”Söylediği şeylerden sonra ne düşüneceğimi bilemez haldeydim.
“Böyle de çok şey oldu ya. Tamam az önce seni tehdit etmediğimi varsayalım ve ben yeniden deneyeyim.” diyerek boğazını temizleyip konuşmasına devam ettiğinde sadece onu izledim, her zamanki gibi.
“Semih beycim eğer benim lafımı dinleyerek balkona çıkmaya teşebbüs etmesseniz beni çok mutlu etmiş olursunuz. Aksi halde istirahatlerinizi uzatmak durumunda kalabilirim. Bu sebepten ötürü akıllı davranmanızı tavsiye ederek sizi ardımda bırakacağım ama hemen geri geleceğim.”
Söyleyeceklerini bitirdikten sonra yaptığı konuşmanın ne kadar komik olduğunu kendisi de anlamış olacak ki kendi söylediklerine güldü ve “Ya da boşver sen beni, istediğini yap ama balkona cidden çıkma,” dedi. Ardından arkasını döndü ve odadan çıktı.
Ben daha önce hiç onun gibi biriyle karşılaşmamıştım. Hayatıma bir anda girmişti ama çıkışının bu kadar kolay olmayacağına adım gibi emindim. Onun hayatımdan çıkmasını istemiyordum ki zaten.
Onun gitmesiyle ben de odasını incelemeye başlamıştım. Kapıdan içeriye girince sol tarafta geniş bir yatak vardı. Yatağın üzerinde de kahverengi bir ayı oturuyordu. Sağ tarafta çalışma masası vardı ve çalışma masasının etrafı kitaplık şeklinde dizayn edilmişti. Köşede tekli koltuk vardı ve yatağının ayak ucunda da bir kitaplık vardı. Kitaplığın üst tarafı oyuncak hayvanlarla doluydu, kitaplığın etrafında da küçük tatlı süsler vardı.
Odası beyazdı ve bu yüzden oldukça ferah görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı)
RomanceYeni bir şehre taşınırken ne umuyordum bilmiyorum ama kesinlikle tehlikenin içine atılmayı beklemiyordum. Onu gördüğüm ilk an anlamıştım benim için herhangi biri olmayacağını. Kendisi askerdi ve yaşamı tehlikeler, yaralar, kayıplar, acılar ve ölümle...