1. bölüm

51 4 0
                                    

1 hafta sonra…

Van’a taşınalı üç hafta olmuştu ve ben düzenimi iyice oturtmuştum. Haftaya da eczanenin başına geçecek ve çalışmaya başlayacaktım.

Kendimi oldukça mutlu hissediyordum. Çocuklarla her gün yine saat iki gibi dışarıda buluşuyor ve oyunlar oynuyorduk. Onlarla vakit geçirmek beni eğlendiriyordu.

Nebahat teyze kapı komşumdu ve daha dün akşam diğer kadınlarla onda buluşup sarma sarmıştık. Ondan önceki gün de alt komşuma mantı bükmeye gitmiştim. Mantıyı balkonda bükme kararı almışlardı ve ben de onlara ayak uydurmuştum.

Bir ara yukarı baktığımda Semih ile göz göze gelmiştik ama bu çok sürmemişti çünkü hemen ardından içeriye geçmişti. Onunla bu bir hafta içinde birkaç kez karşılaşmıştık ama hiç konuşmamıştık.
Ben onu gördüğümde kibarlıktan tebessüm ediyordum, o da başını hafifçe aşağı doğru eğiyordu ve biz bu şekilde selamlaşıyorduk.

Şimdi ise balkonumda oturmuş çayımı yudumluyordum.
Hava daha yeni yeni kararmaya başlamıştı ve çocukların hepsi evlerine girmişti.

Semih’in dairesinde bir hareketlilik olduğunu gördüğümde tüm dikkatimi oraya verdim.

Üç tane iri yapılı adam vardı evinde ama kendisi yoktu. Adamlar sanki bir şey arıyor gibiydiler ve içimden bir ses Semih’in onların burada olduğundan haberi olmadığını söylüyordu. Acaba hırsız falan mıydılar?
Belki de arkadaşlarıdır diye düşünmek istesem de onun birkaç arkadaşını görmüştüm ama bunlar onlar değildi.

Bu adamlar daha tehlikeli görünüyorlardı. Semih’in evinde ne arıyor olabilirlerdi ki?

Adamlar koltuklara kadar her yere bakmaya başladığında bu görüntüye daha fazla seyirci kalamayacağıma karar verdim. Telefonumu elime alarak ilk olarak mahallenin kadınlarının bulunduğu gruba bir mesaj attım ve kimsenin evden çıkmaması gerektiğini tembihledim. Nedenini merak etseler de daha sonra açıklayacağımı söyleyerek konuyu kapattım.

Ardından dolabımdan içinde tarçın olan küçük bir baharatlık çıkardım ve telefonumla, anahtarlarımı da alarak evden çıktım.

Karşı apartmana girdiğimde önce Ardadan dış kapının anahtarını istedim ve ardından kapıyı kilitlemesini ve ne olursa olsun açmaması gerektiğini söyleyerek ikinci kata çıktım.
Derin bir nefes aldım, ardından hiç düşünmeden Semih’in kapısını tıklattım.

Kapıyı açıp açmayacakları konusunda emin değildim ve açarlarsa ne yapacağımdan da emin değildim ama onların öylece bir evi talan etmelerini ve hırsızlık yapmalarını izleyemezdim.

Kapıyı ısrarla çalmaya devam ettiğimde kapı bir anda hızla açıldı ve bu sertçe yutkunmamı sağladı. Karşımdaki adama baktığımda belindeki silahı gördüğüm an ne kadar aptal olduğumu düşündüm ama vazgeçecek değildim.
Derin bir nefes aldım ve hiçbir şey yokmuş gibi konuşmaya başladım.

“Merhaba, Semih bey evde yok mu?”

Sorduğum soru adamın kaşlarını çatmasına sebep oldu.

“O henüz gelmedi, biz arkadaşlarıyız,”

Bunu söyleyen arkadaki ikinci adam olmuştu. Onun kolunda ejderha dövmesi vardı.
“Anladım,” diyerek başımı salladım ve “Biraz tarçın isteyecektim de, size zahmet olmazsa siz verir misiniz?” diye sordum.
“Tarçınlı kurabiye yapıyordum da, tarçınım olmadığını az önce fark ettim. Hamur da ortada kaldı, kurabiyelerim ziyan olmasın. Bitince size de getiririm.”

“Getirmene gerek yok, bekle bakalım.” diyerek içeriye girdiler ve kapıyı kapattılar.

Kapı deliğinden bakma ihtimallerini göz önünde bulundurarak yanlış bir şey yapmamaya çalıştım ve sakince merdivenlere oturdum. Yaklaşık üç dakika sonra kapı tekrardan açıldı ve dövmeli adam bana bakarak, “Üzgünüm ama yok,” diyerek kapıyı kapatacaktı ki hızla ayağa kalktım ve buna engel oldum.

Hiç kapanmayan yaram (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin