~28~

103 11 23
                                    

Tam olarak beni anlatan o fotoğraf jalsjslsjsosjals. Neyse şey diyorum ya bir ara böyle galerimdeki Gaara fotolarını paylaştığım bir bölüm mü yapsam? Siz ne dersiniz? Pinteresti de paylaşırım olduğunca. Neyse bölüme gelelim iyi okumalar.
_____________________________________

Hastane odalarından birinde toplanmış Kankuro'nun anlattıklarını dinliyorduk. Onu yaralayan ve zehirleyen Sunagakure'nin eski bir kukla ustasıymış ve Chiyo-baa'nın torunuymuş. Yıllar önce insanları kuklalaştırmak üzere çalışmış ve bunun sonucunda köyü terk eden suçlulardan biri olmuş. İşin ilginç yanı adının Sasori olduğunu öğrendiğim bu şahıs tıpkı Sasuke gibi bir haindi.

"Peki, tamam. Anladım. Ama biz bu Sasori ve arkadaşını nerede bulacağız?" Diye sordum.

Kafam karışıktı ama mantıklı düşünmeye çalışıyordum. Eğer Gaara'yı bir an önce bulmak istiyorsam sakin kalmam ve mantıklı düşünmem önemliydi.

Üstelik ben bir knoichiydim. Hem de tarafsız bir knoichi. Yani duygularımla hareket etmem kesinlikle yasaktı. Duygularım ile hareket edip insanlara zarar veremezdim. Duygularım ile hareket edip kendimce kararlar veremezdim. Belki savaş başlatacak gücüm vardı ama o güç kontrol edemediğim bir güçtü.

Hem insanlara zarar vermek istemiyordum zaten. Acının nasıl birşey olduğunu çok iyi biliyordum ve başkaları da acı çeksin istemiyordum. İnsanlara acı çektirmekte istemiyordum. Bu yüzden dizginleri elimde tutmaya çalışıyordum. Hem zaten kimse kontrol edemediği birşeye güvenmezdi, değil mi?

Kankuro parçalanmış kuklalarından birinin elini göstermiş ve "Sasori'nin maskesinden bir parça koparmayı başardım. Onunla iz sürebiliriz." Demişti.

Ben gösterdiği parçaya döndüğümde Kakashi-sensei içindeki kumaş parçasını eline almıştı bile. Tekrar bize dönüp "Bu gece dinlenin. Yarın yola çıkarız." Demişti.

Dedikleri ile ona dönüp kısık gözler ile bakmaya başlamıştım. Bakışlarım bile hemen yola çıkmak istediğimi açıklar nitelikteydi.

Kakashi-sensei de bana açık olan tek gözü ile bakmıştı. Gözü benimki gibi kısıktı. "Anlaşıldı mı?" Diye sormuştu.
Ortaya, genelleme konuşsa da açıkça bana dediği belliydi.

Ona itiraz etmek istesem de kafamı bir kez sallamak ile yetinmiştim. Bu istemediğim bir karardı ama yapacak birşey yoktu. Sakura yorulmuştu ve elimizde sadece bir kumaş parçası ile nerede olduklarını bilmediğimiz -biri muhtemelen baygın- üç kişiyi aramakta kolay iş değildi.

Odama gitmek için hastaneden çıktığımda biri beni dirseğimden tutmuştu. Arkamı dönüp kim olduğuna baktığımda Naruto'yu görmüştüm.

"Jun, biraz konuşmak ister misin?" Demişti gülümseyerek. Dirseğimi bırakmıştı.

"Olur." Diyip yürümeye başlamıştım. Naruto da hemen yanımda yürüyordu.

"Ne konuşmak istiyorsun?"

"Öncelikle özür dilerim. Akane-chan'ın öldüğünü bilmiyordum ve... Öyle demek istememiştim." Konuşurken duraksayıp derin bir nefes almıştı.

Bu konuyu konuşmak istemiyordum. Akane'nin ölümünün üstünden neredeyse bir yıl geçmişti. Ama daha dün olmuş gibi büyük bir pişmanlık duyuyordum.

"Önemli değil Naruto."

Başını sallayarak "Nasıl oldu bu? Kim öldürdü onu?" Diye sormuştu.

Ōtsutsuki Gücünde Uzumaki (Gaara x Jun) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin