"Merhaba Anka."
"Mert?" dedim kısık sesimle.
Akşamın karanlığı ve kışın soğuğunda boş bir sokakta karşıma çıkan kişiyle daha çok ürperdiğimi hissettim.
"Özledin mi beni?"
"Nereden geldiysen oraya git Mert."
"Çok komiksin Anka." dedi gülerek.
"Şimdi anladın mı dediklerimi?" diye sordu.
"Ne diyorsun, açık açık söylesene."
"Sana sevilmeye layık değilsin dedim. Haklıydım. Şu yaptığın şeye bir bak, seni deli gibi seven adama yaptığına bir bak." dedi alayla.
Karanlık olduğu için yüzü fazla görünmüyordu ama mimiklerini seçebiliyordum.
"Mahvettin onu, etrafındaki her şeyi teker teker mahvettiğin gibi onu da mahvettin."
"Mert sus."
"Hani diyorsun ya hep ; beni kurtulamayacağım bir enkaza attın diye. İşte şimdi sen Ferdiyi o enkaza ittirip kendin çıktın oradan."
"Sana sus dedim."
Hafiften yağmaya başlayan kar saçlarıma ve yüzüme tutunurken soğukluğu iliklerime kadar hissediyordum.
Mert'in söylediği cümleler bir bir aklıma kazınırken kendimi öldürmek istedim.
"Sen artık sevmeye de layık değilsin. Aptalın tekisin sen. Ne sevmeyi ne de sevilmeyi bilen aciz bir insansın."
"Sana sus dedim! Sus!" diye bağırarak ellerimi kulaklarıma bastırdım.
O sussa bile kafamın içindeki sesler susmuyordu.
Mert'in sesi tekrardan kafama yer etmişti.
"Kaçamazsın bundan Anka! Nereye gidersen git peşinden gelecek bu duygu. Sen acizsin!" diyerek uzaklaşmaya başladı.
Bense kulaklarıma vuruyordum artık. Hiç bitmeyen sesler yüzünden kafamı koparıp atmak istedim.
Sokak lambasının aydınlattığı sokakta yoğun yağmaya başlayan karın altında ellerim kulaklarımda bağıra bağıra ağlayarak çöktüm yere.
"Sus artık sus!" diye bağırırken bir yandan da kafama vuruyordum.
Ama hiçbir şey yeterli gelmiyordu.
Acizsin Anka.
Öl artık.
Yaşamayı bile haketmiyorsun.
Hiçbir şeye layık değilsin.
"Susun artık susun! Susun!" diye bağırarak yerde çırpındım durdum.
"Susun!" diye bağırarak uyandığımda nefes nefeseydim.
"Kızım!" diyen anneme döndüğümde hâlâ şaşkınca etrafıma bakınıyordum.
Sanırım bir hastanenin acil bölümündeydim.
Kolumdaki serum da bunu destekliyordu.
"Kızım iyi misin?" diyen babama döndüm sonra.
Sanki kafamın içindeki sesler hâlâ girmiyordu.
"İyiyim.." dedim kısık sesle.
"Doktor stres ve üzüntüden bayıldığını söyledi. Noldu da bu kadar üzüldün?"
"Bir şey olmadı aslında, sınav kaygısı falan."
"Emin misin Anka? Bize anlatabileceğini biliyorsun."
![](https://img.wattpad.com/cover/356993309-288-k502088.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüdüanka | Ferdi Kadıoğlu
Fiksi Penggemar"Hâlâ sarhoş musun Ferdi?" "Bilmiyorum. Galiba güzelliğin hâlâ sarhoş ediyor beni." Bu hikayedeki kişi ve kurumların gerçekle bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür. Görseller benzetme için kullanılmıştır.