Haiii ben geldiim!
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
+++++
Mesajı okuyunca kaşlarım çatıldı ve direkt onu aradım. Telefonu çalsa da açmadı. Siktir, ne olmuştu ki?
Tekrar ve tekrar arasam da çağrıma yanıt vermeyince televizyonu kapatıp yatağımdan fırladığım gibi telefonumu eşofmanımın cebine tıkıştırdım ve odamdan hızlıca çıktım.
Merdivenleri inip portmantodan montumu aldığım gibi kollarımdan geçirdim. Ayakkabılarımı giydiğim gibi anahtarı alıp evden çıktım.
Evim kafeye çok uzak olmadığı için hızlı adımlarım beni dakikalar içerisinde kafenin önüne getirmeyi başardı. Yolda gelirken bir kez daha arayıp şansımı denemiş olsam da yine çağrıma yanıt alamamıştım.
Kafenin kapalı yazısı çevrilmişti ve kapı da kapalıydı, ışıklar yanıyordu ve içeride tek bir müşteri vardı. Çoktan günsonlarının işlenmesi gerekiyordu ama müşteri kapanma saati geçtiği halde içeride oturuyordu.
Kaşlarımı çatarak kapıyı itip içeriye girdiğimde yerleri silmeye başlayan Chanyeol beni görünce viledayı köşeye bırakıp koşarak yanıma geldi. "Jungkook, bu adam dükkandan çıkmıyor. Kapattık dedim, ama gitmiyor... Ne yapacağımı bilemedim."
"Tamam ben konuşurum şimdi." dediğimde iç geçirip masaya yöneleceğim sırada müşterinin kayıplara karıştığını görünce gözlerim irileşti. "Gitmiş..."
Tam Chanyeol'a döneceğim sırada kafenin aralık kalan kapısı çarparak kapandı ve kilit sesi kulaklarımda çınladı. Viledayı eline alan Chanyeol gürültüyle elinden düşürdü.
"Ne-nereye gitti?"
"Demek günahkâr çocuk Jeon Jungkook sensin." Kulağımda işittiğim fısıltıyla tüylerim diken diken kesilirken hızla sağa doğru döndüm.
Işıklar sönüp yanmaya başladığında, Chanyeol, "Jungkook neler ol-oluyor?" diye korkuyla fısıldadı.
"Kafeden derhal çıkmalıyız." diyerek kapıya koşturdum. Chanyeol peşimden geldi. Anahtarı bana uzattığında hızla kilitli kapıyı açtım. Kapı kulpuna asılarak çektiğimde kapı açılmadı. "Sikeyim!"
"Seni ruh emicilere teslim edersem ödüllendirileceğim." Kulağıma çarpan fısıltı sonrasında ışık yeniden yandığında cam kapıya yansıyan karaltıyla çığlık attım. Bu bir iblisti!
Hızla arkamı dönüp elimi havaya kaldırdım. "Uzak dur benden!" diye haykırdım. "Neden kapı açılmıyor, lanet olsun sıkışmış!" Chanyeol arkamda kapıyı açmaya devam ederken gördüğüm silüet ışıkların tamamen kapanmasıyla kayıplara karıştı.
Tam o sırada kıpkırmızı parlayan gözlerin bana doğru yaklaştığını görünce, ceplerimi kontrol ettim. Çakmak... Tanrım çakmağı almayı unutmuştum...
Parlayan kırmızı bir kırbacın bedenime doğru yönelmesiyle kırbacın vücudumu bir yılan misali dolamaya başlaması bir oldu. Chanyeol bunu fark edip beni tutmaya çalıştı. "Aman Tanrım bu da ne?! Tanrım Jungkook..." diyerek beni çekiştirmeye çalışırken ayaklarımın yerden kesildiğini fark ettim.
"Yardım et Kim Taehyung!" diye bağırdığımda etrafıma bakındım. Karanlıkta onu göremezken hıçkırarak bedenimi sarmaşıklar gibi sarmalayan kırbaçtan kurtulmaya çalıştım. Güçlerimi aktif etmek için çabaladım ama işe yaramadı. Bu kırbaçtan ve o iblisten kurtulmak için odaklanmaya çalışsam da olmadı, yapamadım.
Bana yardım etmeye çalışan Chanyeol'u sol köşeye doğru fırlattı. Masalara çarparak sürüklenip duvara çakıldığı için acıyla inlediğini işittim. "Kim kim? Sana kim yardım edecekmiş?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORD OF DARKNESS • TAEKOOK ✓
FanfictionGece hiç bu kadar karanlık olmamıştı. Tehlikenin görünmez kolları dört bir yandan Jungkook'un üzerine hücum ettiği zaman, çaresizliği dibine kadar yaşamak zorunda kalacaktı. ❝Ve gün gelecek gecenin karanlığı yeryüzüne çöktüğünde yardım eli uzatacak...