0.2 ₪

12.2K 1.8K 1.4K
                                    

Haii, ben geldiim. Ehehe biraz gecikmeli de olsa 2. bölümü sizlere getirebildim, şükür. Umarım beğenirsiniz. Bol bol oy ve yorum isteriim <3

Keyifli okumalar lokumlarım! Xx

**

Bilgisayar da kapandığı için onun ışığı da yok oldu o sırada. Sağ kulağıma vuran sıcaklık... Bir nefes gibiydi ve bu düşünce benim kanımın çekilmesini sağlarken, tenimi büsbütün karıncalandıracak raddede kulağıma bir fısıltı bırakıldı.

"Çok az vaktin kaldı Jeon..."

Sesi duyduğum anda sandalyeye tutunsam bile gerisin geriye kayarak yere kapaklanmamın saniyeler içerisinde gerçekleşmesi kaçınılmaz oldu. O kadar irkilmiştim ki bacaklarım vücudumun ağırlığını taşıyamamış, bir anlık gazaba uğramıştı.

"Çok az vaktin kaldı Jeon..." Düştüğüm noktada bir kez daha sıcak nefesler eşliğinde aynı sözleri işittiğimde karanlıkta gözlerimi panik içinde çevirip odanın içerisini taradım. Kimse yoktu. Benden başka hiç kimse yoktu ancak bu ses...

Kulaklarımda defalarca tekrarlanan bu ses... Çok tanıdıktı. O anda beynimde şimşekler çaktığını hissettim. Bu sesin sahibi... Hasiktir! Bu ses dün gece gördüğüm kırmızı gözlü, yanık tenli gizemli adama aitti!

Zemine yasladığım ellerim ve ayaklarımdan destek alarak popomun üstünde geriye doğru kayıp sırtımı duvarla buluşturdum. Soluk soluğa, telefonumu cebimden çıkarıp saati kontrol ettiğimde başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissettim. Siktir, saat yaklaşmıştı. Her ne kadar ona inanmak istemesem de, kafamda hesaplama yaptığımda bana verdiği sürenin gerçek anlamda dolmak üzere olduğunu fark ettiğimde kafamda çanlar çalmaya başladı.

Bu gerçek acımasız bir şekilde, yüzüme bir tokat misali çarpmıştı. 18 saatim neredeyse dolmak üzereydi. Telefonumu cebime geri tıkıştırdıktan sonra başımı ellerimin arasına alıp başımı iki yana salladım. Hayır hayır hayır. Bu doğru olamazdı. Ona inanmak istemiyordum. Bam, benim her şeyimdi. Bana asla zarar vermezdi. O,beni korkutmaya çalışıyor olmalıydı ve inkar etmeyeceğim başarılı oluyordu da...

Bam'ı dirilttiği için onun normal bir insan olmadığına emindim, ama zihnim yine de ona inanmamam gerektiğini haykırıyordu. Köpeğim zararsızdı. Bana zarar vermeyecekti. Veremezdi, Bam bana kıyamazdı ki...

Onun lazer gibi parlayan kıpkırmızı irisleri, benim gözlerimde perdelenerek bana eziyet çektirmeye devam ediyordu.

"Ben ölmeyeceğim, köpeğim beni öldürmeyecek!" diye karanlığa doğru bağırdım. Sesim duvarlara çarparak kulaklarımda yankılanmıştı. Er ya da geç o eve gidecektim. Çünkü başka gidebileceğim bir yerim yoktu.

Dakikalarca orada duvarın kenarında sessizce karanlıkta oturup 18 saatin dolmasını bekledim. Telefonumun saatini kontrol edip, "18 saat doldu!" diye haykırdım.

Ampül bir kaç saniyede bir göz kırpar gibi yanıyor ve tekrar sönüp duruyordu. Bu esnada bağırırken, karnıma doğru çektiğim bacaklarımdan birini kaldırıp, ayak tabanımı yere sertçe vurmuştum. Çıkan tok ses kulaklarımda çınlamıştı.

Fısıltısı artık kulaklarımda yankılanmaya son vermişti. Odanın içi derin bir sessizliğe gömülmüştü. Karanlık üstüme üstüme geliyor gibi hissetmeye başlamıştım.

Sinirlerim gerilmişti. Psikolojim alt üst olmuştu ve sağlıklı düşünemiyordum. Kafayı yemiş gibi hissediyordum. Bugün sağ çıkarsam tüm her şeyin gerçek anlamda zihnimde gerçekleştiğine emin olacaktım.

LORD OF DARKNESS • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin