0.1 ₪

14.5K 2K 2.2K
                                    

Haiii, ben geldiiim eheheh giriş bölümüne oranla bu bölüm bayağı uzun oldu. Fantastik fic olduğu için bölüm boyutlarını çok aşırı uzun tutma taraftarı değilim, tadında bırakmak istiyorum. Bol bol oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

--

Hayatımda ilk defa duyduğum boğuk ve aynı zamanda hırıltılı çıkan sesin söyledikleri, bir çığ gibi üzerime düşüp büsbütün kanımı dondurdu. "Seninde boynunu aynı şekilde kırmadan ellerini derhal üzerimden çek!"

Titreyen bedenim, aniden vücuduma dışarıdan uygulanan baskıyla geriye çekilmek zorunda kalırken, onun kıpırdamadığını gördüğüme yemin edebilirdim! Ben de kıpırdamamıştım, ama buna rağmen kendimi kaldırım taşında sürüklenirken bulmuştum. Beni nasıl itmişti?! Tenime dokunmamıştı bile...

İnleyerek acıyla düştüğüm kaldırım taşından doğrulmaya çalıştığımda, bir kaç adım ötemde dikilen bedeni bana doğru döndü. Botlarının zemine vuran tok sesi kulaklarımda çınladı.

"Bana teşekkür etmen gerektiği yerde üstüme saldırıyorsun." diye hırlarcasına konuşurken, buz gibi soğuk sesi kanıma işledi. Başını iki yana sallayarak dilini damağına vurup şaklattı. O bir deli miydi?! Kafayı yemiş bir manyağın teki olmalıydı, nasıl ona teşekkür etmemi beklerdi!

Sözleri girdiğim şoktan sıyrılmama izin vermeyip aksine daha da derinliklere sürükleyebilecek kadar yoğundu. Hazmetmekte güçlük yaşasam da gözlerimden süzülen gözyaşlarını hırsla elimin tersiyle sildim ve histerik bir şekilde güldüm.

"Köpeğimin boynunu kırdığın için sana nasıl teşekkür etmemi beklersin! Seni cani canavar!" Avuçlarıma batan kaldırım taşından destek alarak kendimi ayağa dikmeyi başardığımda, montunun kapüşonunu iki eliyle düzelterek biraz geriye itekledi. Böylece sokak lambasının yüzüne vuran ışığı gözlerine kadar ulaştı.

Kıpkırmızı gözleriyle karşı karşıya kalınca korkumdan kalbim tekledi. Tenim garip bir şekilde onunla göz göze gelmemin etkisiyle büsbütün karıncalandı. Göz bebeklerim uyuşurken gözlerimi kırpıştırdım.

Vücudumun ağırlığını güç bela taşıyan bacaklarım delicesine titrerken, topuklarımı yere sürterek bir adım geriledim. Gözleri neden böyleydi... Lens miydi ki? Ah ama o  kadar gerçekçi duruyordu ki! Tanrım, inanılmaz korkunçtu!

"Ben onu öldürmeseydim, o seni öldürecekti Jeon Jungkook." dedi ağır ağır, ellerini ceplerine tıkıştırıp omuzlarını dikleştirerek. Kaşlarım karmaşa içerisinde çatıldı. Ne? Köpeğim mi beni öldürecekti? Hah! Bam benim kılıma zarar vermezdi! Bir dakika... Bir dakika. Bu adam... Benim adımı... Adımı nereden biliyordu?!

"Az önce onu öldürmeseydim, ertesi gece seni paramparça edecekti. Ruhunu istiyorlar Jeon Jungkook." dedi gecenin sessizliğine uyum içerisinde, kısık bir şekilde. Ağzım bu duyduklarım üzerine şokla aralanırken, vücudumu sarsan şok dalgasıyla ellerimle saçlarımı çekiştirdim. Benimle dalga mı geçiyordu Tanrı aşkına! Karşımda kafayı çekmiş akıl hastası vardı!

"Kim ruhumu isteyecek benim! Cadılar bayramına mı özel böyle bir şey yapıyorsun? Bak öyleyse gerçek anlamda kendini kaptırmışsın, burası Amerika değil, Kore. Ve sen az önce o lanet ellerinle köpeğimin boynunu kırdın!" diye ona meydan okurcasına tısladım sıktığım dişlerimin arasından öfke içerisinde. Gözlerindeki lensler ciddi anlamda inanılmaz gerçekçi duruyordu ve ona baktıkça istemdışı ürküyordum.

Telefonumu hızla cebimden çıkartırken parmaklarımın zangır zangır titrediğini fark ettim. "Şimdi polisi arıyorum ve seni ihbar ediyorum. Seni hastalıklı cani pezevenk!"

LORD OF DARKNESS • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin