Haiii, ben geldiim :) Ehehe bu fici çok uzun soluklu tutmayı düşünmüyoruuuum, ama cidden bu fici yazmak çok istiyorum. Umarım oy ve yorumlar nedeniyle ilhamlarımı yitirip fici yarım bırakmak zorunda kalmam...
Umarım bölümü beğenirsiniz. Bol bol oy ve yorum istiyorum, satır içi yorum istiyorum. Keyifli okumalar dilerim...
**
"Yardım et bana." diye haykırdım hıçkırıklarımın arasından. Nefeslerim gırtlağıma takılıyordu. "Haklıydın, sa-sana inanmadım. Lütfen yardım et." Kelimeler boğazlarıma diziliyordu. Etim derimden kopuyordu ve bunu iliklerime dek hissedip karşı koyamıyordum. Ölüyordum. Gerçekten de ölüyordum...
"Lütfen..." Deli gibi bağırmak istesem de, ses tellerim yerinden oynamış gibi sesim mırıltıdan öteye tırmanamadı.
"Lütfen kurtar beni..." diye fısıldadım çaresizliğimin son demlerinde. Göz bebeklerim uyuşmaya başlamıştı. Derim karıncalanıyordu. Acı vücuduma hükmediyordu, ele geçiriliyordum.
Paramparça edilmiş bir şekilde can vermek üzereydim. Vücudumdan oluk oluk kan kaybettikçe dünya üzerinden bir adım daha uzaklaştığımı derinlemesine hissedebiliyordum.
Vücudum kilitlenip kalmıştı. Milim kıpırdayamıyordum. Ruhum bedenimden sıyrılıyordu. Ölüyordum...
Alev alev kavrulduğum o sıcaklığın üstüne bir çığ gibi düştü soğukluk hissi. Deliler gibi titreme hissi sarmalasa da benliğimi, bir santim kıpırdayamadım. Tenim baştan aşağıya buz kesmeye başladı. Vücut ısımın müthiş bir hızla düşüyordu.
Hıçkırıklarım boğazıma bir düğüm gibi takılarak beni boğuyordu. Gözlerim aralıktı, ancak gözlerimin etrafına beyaz benekler bir toz zerresi gibi yapışıp kalmıştı.
Gözlerimi kırpıştırma eylemini bile gerçekleştirmeye mecalim kalmamıştı. Göz kapaklarım, her geçen saniye uyuştukça uyuştu. Görüş alanım gittikçe donuklaştı. Bir sis bulutunun içerisine hapsolmuştum sanki.
Çok acıyordu. Canım çok yanıyordu. Etimin tenimden sıyrıldığını hissediyordum. Paramparça edilmiştim. Göğsümün deşildiğini ve asla şu saatten sonra yaşayamayacağımı biliyordum. Kurtulmam imkansızdı... Ama umutsuzca yaşamak istiyordum. Çaresizce kurtulmak istiyordum.
Zihnim anbean bulanıklaşırken zaman kavramını kaybetmeye başladığımı hissettim. Ölüm dört bir yandan boğazıma yapışmıştı.
Tam o sırada puslu gören gözlerimin önünde beyaz bir ışık belirdi. Beyaz huzme göz bebeklerimi esir alırken ciğerlerim biraz daha sıkıştı. Çocukluğumdan bu yana tüm hayatım müthiş bir hızla gözlerimin önünde perdelenmeye başladı.
Yattığım o zemin benim kanımla dolarak bana mezar olmaya hazırdı. Vücudumun büyük bir sarsıntıyla sallandığını hissettim. Kulaklarımda müthiş bir çınlama oluştu sonra. Öyle ki, beynim patlayacak ve kafatasım ortadan ikiye çatlayacakmış gibi hissettirdi bu.
Üstünde sabit bir şekilde yattığım zemin her an yıkıma hazırmış gibi sarsıldıkça sarsıldı. Göğsüm öyle bir sıkıştı ki, deprem olmuş ve ben göçüğün altında kalmışım gibi hissettim.
"Gözlerini kapat." Sarsılma dindiği anda kulağıma bir fısıltı bırakıldığında hıçkırdım. Beynim o anlık bu emri sorgulamak yerine gözlerime hükmederek onları yummayı seçti. Öte yandan gözlerim neredeyse kapanmak üzere olduğu için onları pekte aralık tutmaya mecalim kaldığı söylenemezdi.
"Sakın gözlerini açma Jungkook." Kulağıma sızan sıcak nefesin bıraktığı fısıltıyla hıçkırdım. Bu oydu. Bir kez daha gelmişti. Beni kurtarmak için gelmişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORD OF DARKNESS • TAEKOOK ✓
FanficGece hiç bu kadar karanlık olmamıştı. Tehlikenin görünmez kolları dört bir yandan Jungkook'un üzerine hücum ettiği zaman, çaresizliği dibine kadar yaşamak zorunda kalacaktı. ❝Ve gün gelecek gecenin karanlığı yeryüzüne çöktüğünde yardım eli uzatacak...