13. KABUSLAR

721 123 197
                                    

Uzuuuun bir aradan sonra (şükür mango) merhaba. Bu siliniş basiretsizliği inanın nedir hiç bilmiyorum. Geçen sefer de paylaşmıştım kitabı ve 12. Bölümden sonra kaldırmak zorunda kalmıştım. Bu kez de watty engel yiyince ülkeden giriş yapamadım. Geç oldu ama güç de oldu bir bakıma ahhahahsh herneyse.

Geri döndük. Lütfen sizde dönün. Kaç kişinin okuduğu devam etmemiz açısından önemli. En azından 50 oy alırsak bir bakıma motive olabilirim. Düzenli bölümlere geçeriz.

Yorum yapmanızı rica ediyorum... beni hayal kırıklığına uğratmayın lütfen 😔 (birbirinize sovmediginiz sürece babaannenizin kına gecesinden bile bahsedebilirsiniz)

DİP NOT: kitabı unuttuysanız özür dilerim. İnanın ben de baştan okuyacağım 😭
-

Adımlar yavaş yavaş kapıya yaklaştığında, adam tekrardan aynı şeylerin tekrarlanacağını sezdiği için derince yutkunup kapının açılmasını bekledi huzursuzca.

Konuşamıyordu. Bağıramıyordu veya başka bir şey... sadece korku dolu gözlerini etrafta gezdirip kalbinin korku dolu atışlarına tanıklık ediyordu.

Kaç gündür burada olduğunu saymayı bir yerden sonra bırakmıştı. Dışarıda yağmur mu yağıyordu yoksa güneş mi açıyordu, bunları bilemeyecek kadar kopmuştu hayattan. Penceresiz, karanlık bir odadaydı ve sadece hücre kapısının altından sızan zayıf ışık, ona dış dünyadan bir işaret veriyordu.

Belki de... kopan tek şey hayatı değildi? Düşünceleri arasında kaybolmuşken, pişmanlıklar peşini bırakmıyordu. Onu belki yapmamalıydı fakat yapmıştı işte. Geri dönüşsüz yolları başvurmuş olması, onu bu raddeye getirmişti ve yaptığı korkunç şeylerden çok, birazdan olacaklardı onu asıl korkutan.

Belki de defalarca.

Kapı, paslı menteşeleri üzerinde gıcırdayarak yavaşça açıldı. Odaya sis gibi yayılan loş ışık, karanlığı tek hamlede alt etti. Adamın gözleri acıyla kısıldı, ışığın aniden bastırmasıyla gözleri kamaştı. Nefesi, odayı dolduran sessizliği boğarken, bugün farklı bir bıçak getirdiğini fark etti. Hatta önceki günlerden daha keskin bile görünüyordu. Parlıyordu resmen.

"Lütfen!" Diye bağırmak istedi ancak yapamadı. Dilini kesmişti çünkü. Bu işkencenin en acımasız yanlarından biriydi, konuşamamanın getirdiği çaresizlik. Birden loş ışık varlığını kaybetti ve belli belirsiz birkaç fısıltı duyulmaya başladı. Kelimelerin arasında kaybolan bir tehdit ve bilinmeyen bir güçle dolu aura. Her biri adama küfürler ediyor ve ne kadar da pis biri olduğunu söylüyorlardı.

Biliyordu, bunu tek bir varlık yapıyordu fakat günden güne güçlenip çoğalıyor gibiydi. Artık tamamen güçten düştüğünde, karşısındaki adam ona doğru cesur birkaç adım attı ve ne yapacağını fark ettiği an, ağlamayı istedi. Son sesle yalvarmak ve artık buna bir son vermesini istemek! Ama sesi çıkmıyordu, boğazından kopan sadece hıçkırıklar ve nefesinin boğuk sesiydi.

Adamın gözü, bıçağın parıltısına takıldı. Keskin ucu, üstüne düşen ışığı yansıtıyordu ve her bir parıltı, onun korkularını daha da derinleştiriyordu. Karşısındaki adam, bıçağı yavaşça havaya kaldırdı ve tam da o an, devamında nelerin gerçekleşeceğini tahmin eder gibi oldu.

***

Gözlerimi aniden açtığımda, derin bir nefes alarak hızla doğruldum. Terden dolayı alnıma yapışmış saçlarımı elimle arkaya atmak için çabucak hareket ettim. Yalkın'ın oturma odasında, yatak haline gelebilen L koltuğunda uyuyordum. Bana yatağını vermeyi de teklif etmişti fakat nazikçe reddetmiştim. Kendimi toparlamak için birkaç kez derin nefes aldım ve odanın sessizliğinde etrafıma baktım.

SİLİNİŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin