Japonya, Osaka
Osaka'da bir kış günüydü, herkes perdelerini sonuna kadar kapatmış camı kansız gibi soğuk gelsin diye sonuna kadar açmış şehirden sadece kuş ve o kader mahkûmlarının isyan sesleri geliyordu...
O kader mahkûmları daha 6 yaşında iken zorla "okul" adı verilen hapishanelere götürülür ve her sabah 6.00-7.00 arası o lanet olası alarmlarını sessize almak gibi bir rutine merhaba demek zorunda bırakılırlardı.
O kader mahkûmlarından ikisinin evi 2 katlı içinde havuzu olan duvarları hafif mor renkte boyanmış ve adeta şehrin büyüsünün yanında küçücük kalmıştı. Buna rağmen evin büyüsüne kapılmamak elde değildi. Fakat içeride hâlâ masmavi yorganını ölü edasıyla üzerine çeken o kader mahkumu vardı.
Florenzia ve ev arkadaşı Hanae...
Florenzia ve Hanae aynı evde yaşayan ayrıca aynı liseye giden fakat birbirleri hakkında en ufak şey bile bilmeyen o ikiliydi.
Ev genellikle Hanae'nin saat 5.30'te kurduğu,kendisi dışında bütün ev ahalisini uyandıran Florenzia'nın her sabah beddua okuduğu o alarmın sesiyle yankılanırdı.
Ve evet, şimdi de...Saat 5.30 sularıydı yine. Fakat bu sefer Florenzia, Hanae'nin alarmını beklemeden kalkmış,acaba ne zaman alarmıyla evi ayağa kaldıracak diye düşünerek masmavi ama bakılınca mavinin en kötü tonu unvanını bile hak etmeyen yorganını ölü edasıyla üzerine çekmişti. Tek düşündüğü şey de bu değildi aslında. Yani saat 5.00'te ne düşünebilirsiniz şüpheli ama eğer öğrenciyseniz ne düşündüğünüz kesindir. Florenzia'da okulla ilgili düşünüyordu ne düşündüğü pek önemli değil ama sınavları ve projelerini düşünüyordu. Her neyse bu esnada nereden geldiği bilinmeyen melodi sesleri etrafı sarmıştı. Floren, bu seslere yabancı kalmıştı ayrıca fazla rahatsız edici idi. Sanki çığlık gibi bir sesti.Eğer o sesler Hanae'nin o meşhur alarm melodisi olacak olsaydı testere gibi seslerin aksine daha hoş bir melodi yankılanacak olurdu. Floren'in merak ettiği son şey olacak ki "Tamam, melodisini değiştirmiş." deyip geçirdi.Melodi 5-10 saniye daha devam edip yerini sessizliğe bırakınca Floren "İlerleme kaydetmiş alarmından o da sıkılmış." lafını da düşüncelerinin peşine ekledi. Tam o esnada mutfağa doğru aşağı kata ilerledi. Aklından ne yemek yiyeceği konusu geçiyordu bu esnada. Yine bir tost yapabilirdi fakat tost yemekten tosta dönüşmesine ramak kalmıştı. Her neyse o esnada mutfağa doğru ilerledi ve mutfaktaki gri buzdolabıyla göz kontağı kurdu. Kapağını açtığında da yine peynir zeytin gibi düz kahvaltılıkların yanı sıra gevrek ve süt de gözüne çarptı. Yani saçma bir soruydu ama "Ne yesem" diye aklından da geçirdi. Hemencecik süt ve gevreğe yönelen Floren bu hamlesinden sonra da kaseyi alıp yemeğini hazırladı. Hanae uyanmış mıdır düşüncesiyle de iki saniyeliğine merdivenlere bakakaldı.
Hanae ilk defa erken uyanmıştı, nedeni bilinmez aslında da şükredelim diye geçirdi. Bu esnada da Hanae "Günaydın" der gibi bir bakış atıp mutfaktaki arkadaşına yöneldi. Floren şaşkınlığını gizleyemeyip:
- Kafana balkon mu düştü?
Hanae cevaben:
-Evet.
Floren bu cevabı beklemese de kendine en uçtan sandalye çekip Hanae'ye de gevrek ve süt uzattı. Aynı anda da:
- Melodini değiştirmişsin. İşkence sesi gibiydi.
Hanae, Floren'in gülünç yüzünün aksine "Cidden mi" bakışıyla:
-Her zamanki melodim. Beni bilirsin asla şarkı zevkimden vazgeçmem.
Floren'in yüzü de Hanae'yle benzeyince cevap vermeden ikisi de gevreklerini yiyip "vitaminli"bir kahvaltı yapmaya başladılar.
Yaklaşık 5 dakika sonra ikili kahvaltı masasını topladıktan sonra hazırlanmak için odalarına çıkmaya karar verdiler. Hanae kıyafet seçiminde ne kadar zorlanmıyorsa Florenzia'da onun zıttı idi. Hanae hemen ilk gördüğü kıyafete "İşte bu" der gibi bir bakış attı. Fakat Floren "Siyah mı yeşil mi?" ve ardından:
-Umarım periye benzerim bu ne? dermişcesine yeşil kombine baktı. En sonunda 5 dakikalık kararsızlık sonucunda hepinizin de tahmin edebileceği gibi dünyanın en uyumsuz en saçma kombinini yapıp yanına onun aksine marka ve belki de yolda görseniz fiyatını tahmin etmek için arkadaşlarınızla iddiaya gireceğiniz bir
çantayı seçti. Öğrenci evinde alınması mümkün değildi ama tahminlerinizin zıttına lisenin ilk zamanlarında girdiği part time işinden kazandığı parayla sadece bu çantayı almıştı. Yani kabul edelim eğer Hanae olmasaydı ekmek kemirebilecek duruma getirmişti bu "mantıklı" alışverişi onu. Fakat bu yıl lisenin son sınıfı olduğundan kaynaklanacak ki part time işine hiç başlamamak üzere elveda demişti. Bu esnada Hanae hemen karar verse bile dünyanın en iyi kombinini yapıp Florenzia'nın uyumsuzluğuna bakmaya gelmişti. Floren, Hanae'nin kombinine bakakaldı birde kendi "mükemmel" kombinine. Ardından "neyse" diyerek kombinine ısınmaya çalıştı. Fakat o kadar vakitleri yoktu. Hanae:
-Geç kalmayalım zaten hava çok soğuk atkı ve bereni almadan sakın da dışarıya çıkayım deme.
Florenzia düşüncesine ara verecek oldu ve nihayet kombinine uygun bir atkıyı beresiyle kabataslak giydi, zaten hazır olan Hanae'ye bakıp "Çıkalım" diye mimiklerini kullandı. Aşağıya inip hızlıca ayakkabılarını giydiler ve kapıdan yaklaşık beş dakika içerisinde çıktılar.Gidecekleri okulları çok da uzakta değildi. Yinede yürümek zor geliyordu, hele tembel insanlarsanız. Hanae bu esnada:
-Hava da çok soğukmuş.
Floren:
-Katılıyorum.
Yürümeye yaklaşık 30 saniye kadar sonra devam ettiler, ardından da ikisinin de gözü dışarıdaki satıcılara takılır iken bir anda içlerinden sıcak çikolata satan bir kafeye ilişti. Akıllarında aynı şey vardı: GİDİP O KAHVEYİ İÇMEKFloren, Hanae'nin arkasından dükkana girdi. İkiside ceplerinden birkaç yen çıkardı ve kahvelerini seçtiler. Çalışan "Umarım oturmazlar" gibi bakıp:
-Arkadaşlar oturacak mısınız yoksa ellerinize mi vereyim?
Ses tonundan da anlaşıldığı gibi vurgusu ve iması gitmeleri yönündeydi satıcının. Onlarda bunu yaptılar ve:
-Zamanımız yok.Giderken içeriz,lütfen.
deyip Hanae ardından Floren ve kendisinin uzattığı 110 yeni verip çalışandan:
-100 yen yeterlidir buyrun, tepkisini duyunca 10 yenini aldı ve dışarı geri çıktılar.
Birkaç dakika daha yürüyüp ellerindeki sıcak çikolatalar bitince çöpe attılar. Yeniden yürümeye başlayacaklar ki ikisinin de gözü masum masum soğuk havanın şehre uyumunu izlerken bir çocuğa takıldı. Floren hemen atıldı ve Hanae'ye doğru:
-Bu karlı havada niye çalışıyorlar anlamıyorum ki hem baksana üstüne montu bile yok bir hırkası var o kadar.
Hanae'de onu onaylayınca çocuk sokakta:
-Yazıyor, yazıyor yeni seri yazıyor!
diye yankı tonuyla sesini duyurmaya çalışınca Hanae'nin onu durdurmasıyla "ne oldu" gibi bir bakış attı.
Hanae:
-Bize o gazeteyi verebilir misin? deyip fiyatını sormadan çocuğa birkaç gazete fiyatı para uzattı. Çocuk mutluydu bu yüzden koşarak uzaklaştı.
Floren:
-Merak ettim bir okusak mı?
deyince Hanae'nin gözü bir anda manşetlerden birine takıldı. Tam ne yazdığını okuyacaktı ki gözü başka bir şeye de katıldı: kol saati!
Aniden Floren'e:
-Ders kimya geç kalırsak azar yeriz sadece 10 dakika kaldı ve biz yolun yarısında bile değiliz.
diye uyarı mesajı verdi. Aynı anda da Floren, her öğrencinin yaşadığı stres heyecanını deneyimlemişti ;sanki yetişeceklermiş gibi koşmaya başladı ve Hanae'de kol saati ile göz kontağını bırakmadan koşmaya başlamıştı. O anki panikle de gazateyi okumadan çantaya büzüştürerek attı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O-KUL KATİLİ
Mystère / ThrillerÖnsöz Bir Türk asla önsöz okumaz! Ama o kadar merak ediyorsan şunu söyleyebiliriz: Bu kitabı hiç kimse okumayacak. Bu yüzden bu kitabı okuyan siz değerli okurumuza teşekkürler. 💅 Yazar:The Ekip NOT: Kitabın içerisinde hiçbir şekilde resim bulunmam...