Altay'ın mesajından beri tam anlamıyla dolapla bakışıyordum.
Kıyafet görmek istemiyordum artık gerçekten.
En sonunda krem rengi kargo pantolon ve üstüne de siyah onu hafif dekolteli cropta karar kıldım. Üstüne de kendi bedenimden biraz büyük olan bir deri ceket geçirdim.
Makyaj yapmadım. Çünkü genelde sadece parti, düğün veya önemli bir organizasyon olduğu zaman yapardım. Kendimi böyle güzel hissetmek hoşuma gidiyordu.
Saçlarımı da açık bırakıp hafif dağıttıktan sonra saat henüz sekiz olmamasına rağmen olmazsa olmazlarım Converselerimi ayaklarıma geçirerek dışarı çıktım.
Altay beyaz basic bir tişörtün üzerine lacivert kısa kollu gömlek ve altına takımı olduğunu düşündüğüm kısa lacivert bir pantolon giymişti.
Bir elini cebine koyup sırtını arabaya yaslamış halde beklerken her zamanki gibi karizmatikti.
Çağla hayırdır noluyor sana?
İstemsizce bir sağa bir sola bakıp ona doğru yürürken kafasını kaldırıp bana baktı.
Adem elmasının yukarı aşağı hareket edişini gördüğümde evet anladım. Kıyafet seçimini bu sefer doğru düzgün yapmıştım.
"Hoşgeldiniz." dedi kapımı açarken.
"Hoşbuldum" dedim bende binerken yüzüne şaşkın şaşkın bakmayı ihmal etmeden.
"Nereye gidiyoruz?" dediğimde dudakları kıvrıldı.
"Bekle azıcık tercüman hanım çok sabırsızsınız." dediğinde kendimi koltuğa iyice gömdüm.
Sahile yakın bir yerde durduğumuzda kafamı kaldırıp göz gezdirdim neresi burası diye.
İndiğimde miyop gözlerim yüzünden istemsizce gözlerimi kısarak baktım etrafa.
Minik bir seyyar büfe, sarı ışıkları var. Yaşlı bir amca var hemen yanında. Bir de minik iskemleleriyle masaları var sahil kenarına dağılmış bir biçimde.
Ve midyeler.
Midyeci Cüneyt amca.
Kafamı çevirip Altay'a baktığımda o çoktan ellerini ceplerine sokmuş benim hayranlıkla etrafı izleyişimi yüzünde gülümseme ile seyrediyordu.
"Sen ciddi misin?" dedim gözlerimi iyice açarak ona bakarken.
"Çok ciddiyim." dedi sırıtarak.
Ellerimi çırparak anlık bir deli cesareti ile hızla kollarımı sarmaya çalıştım geniş bedenine.
Ani gelişince ne olduğunu fark edemediği için karşılık vermediğini düşünerek geri çekilmedim.
Tam hir karşılık bulamadığım için kendimi geri çekeceğim anda güçlü kollarının beni hızlıca ama yumuşak göğsüne çarptırmasıyla tekrar birleşti bendenlerimiz.
Heyecandan titrememi hissetmemesi için acıktığımı bahane edecektim sanırım.
"Ben acıktım Altay." dediğimde seski bir kahkaha atınca kollarımı birbirine geçirip kucağımda kenetledim dudaklarımı büzüp.
"Niye gülüyorsun ama ya? Ben senle yiyeceğiz diye kahvaltıyla duruyorum be adam!" dediğimde kaşları çatıldı bir anda.
"Kahvaltıyla mı duruyorsun? Kızım ben sana demedim ya akşam diye?" dediğinde haklıydı.
"Ya ne bileyim ben" deyip yürümeye başladım.
"Tamam ya dur kızma."
"Kızınca daha da güzelleşiyorsun ama neyse." diye sessizce konuştuğunda arkamı döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadıköy kızı | Altay Bayındır
Fanfiction"Seni ve o eşsiz güzelliğini fark etmediğim onca güne lanet ediyorum doktor." dediğinde gözlerinin içine baktım, boyuna yetişebilmek için parmak uçlarımda yükseldim. "Senden ayrı kaldığım onca güne lanet ediyorum kaleci."