2 hafta sonra
Devre arasından önce oynanacak son maçı da oynamıştık ve şimdi eşler çocuklar da dahil olmak üzere isteyenlerle Karadeniz turuna çıkıyorduk.
Dzeko ailesi, Kahveci ailesi, Fred ve ailesi, Ferdi, Emre, Kent, Szymanski sevgililerini alarak gelmişlerdi. Ve tabii ki de unutmamam gereken bir kişi daha; Altay.
İlk durağımız Ordu'ydu ve biz tam 4 saattir otobüsteydik. Altay'ı bu süre zarfında o kadar bunaltmıştım ki yakında beni cehennemin dibine siktir edecek diye korkuyordum.
"Altay ben acıktım ya" dediğimde yolculuğun başından beri 500. oflama seansını gerçekleştiriyordu.
"Çağlacığım, canım, güzel arkadaşım" dediğinde fark etmeden yüzüme konduruğum hafif gülümsemeyi sildim.
Bunu fark edip daha enerjik konuşmaya başladı.
"Güzelim, sen biraz uyusana ya bak erken kalktın zaten hiç uykun gelmedi mi senin?" dediğinde bu sefer de karnımda kelebekler uçuşuyormuş gibi hissettim.
"Tamam be konuşmuyorum ben seninle." diye söylenip sırtımı ona döndüm. Cenin pozisyonunda koltuğa yerleştim tekrardan. Gözlerimi sıkıca kapatıp dediği gibi uyumaya çalıştım.
Saçımda hissettiğim uzun parmaklar ile gittikçe mayışıyordum. En sonunda dayanamayıp gözlerimi kapattım.
"Uyandın mı çok şükür?" diyen Altay'a baktım ne dediğini algılamaya çalışarak.
"Çok mu oldu ben uyuyalı?" diye sordum uykulu çıkan sesimle.
"Çok uyuduğundan değil. Sen olmayınca hiç kimseden ses çıkmadı ya sıkıldım. Seni özledim yani anlayacağın." dedi sırıtarak. Ben hiçbir tepki veremeden olanları sorguluyordum sadece.
Dediklerini es geçmeyi seçerek başka bir soruyla yanıtladım onu.
"Ne kadar kaldı ya?" diye sorduğumda güldü seslice.
"Yarım saat kırk beş dakikalık bir mesafe kaldı merak etme varırız şimdi." diye cevapladığında bende önüme döndüm.
_________Kalacağımız otel bir şelalenin yanındaydı ve biz eşyaları bırakıp hemen oraya gitmek için sözleşmiştik Kahveci ailesi, Dzeko ailesi ve Altay ile.
Eşyaları yerleştirdikten sonra koşar adımlarla yan odada kalan Kahveci ailesinin kapısını tıklattım haydi gelin anlamında.
Duvara yaslanmış beklerken aslında yaslandığım şeyin duvar değil Altay'ın kapısı olduğunu fark ettiğimde çok geçti.
Kapıyı açtığında bende normal olarak boşlukta kaldığım için Altay'ın kucağına düştüm direkt.
O ben kollarının arasındayken dikkatlice yüzüme bakıyordu tepkisizce. Ben onun ne diyeceğini çözmeye çalışırken onda büyük ihtimalle benim ne diyeceğimi çözmeye çalışıyordu.
"Ay pardon ya ben duvar sandım da kapıymış." dedim ayağa kalkarken bir yandan da kafamı kaşırken.
"Ben vardım neyseki." diyerek göz kırptığında hayatımın en utanç verici anının bu an olduğuna yemin edebilirdim.
Ben yüzümü ellerimin arasına almış yerimde bir ileri bir geri adımlarken gelen sesten Gözde'lerin çıktığını anlayıp kafamı kaldırdım.
"Of nerde kaldınız ya?" diye sordum fazla beklemediğim halde.
"Çok mu beklediniz?" diye sordu İrfan ima ile gözleriyle Altay'ı işaret ederken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadıköy kızı | Altay Bayındır
Fanfic"Seni ve o eşsiz güzelliğini fark etmediğim onca güne lanet ediyorum doktor." dediğinde gözlerinin içine baktım, boyuna yetişebilmek için parmak uçlarımda yükseldim. "Senden ayrı kaldığım onca güne lanet ediyorum kaleci."