16

133 12 6
                                    

Hyunjin'in anlatımından, 10 yıl önce.

Tüm gece boyunca biraz bile olsun uyumamıştım. Annem ve babam tartışmış, babam evden çıkıp gitmişti. Yine gidip güzelliğine taptığı öteki kadınını becerecekti. Annem ise yanımdaydı, ağlayarak dizlerimde yatıyordu. Bir sinir krizinden yeni çıkmıştı.

"Anne, babamdan ayrılmalısın."

"Hayır, Jinnie. Baban beni yeniden sevecek, eminim. Geldiğinde beni güzel görecek ve tekrar aşık olacak..."

"... Unutma bebeğim, bu hayatta sadece güzel olanlar sevilir, sedece onlar sevilmeyi hak eder. Güzelsen zengin, başarılı ve mutlu olabilirsin. Tüm dünya ayaklarının üzerine serilir. Bu yüzden benim güzel oğlum, her zaman böyle güzel kalmalısın."

O gün annemden ilk öğretimi almıştım: sevilmek için güzel olmam gerekiyordu. Güzel olmazsam beni kim gerçekten severdi ki? Hiç kimse. Belki babam da bu yüzden yüzüme bakmıyordu.

Bitmek bilmeyen tartışmalar, o günden sonra kesilmişti. Annem, babam kiminle düzüşmüş olursa olsun babamı makyajla güzelleştirdiği yüzü ve ve tatlı bir gülümsemeyle karşılıyordu. Babam için en güzel, en seksi kıyafetlerini giyiyor ve babama yanaşıyordu. Tüm bunlara rağmen ise babam, annemin yüzüne bile nadiren bakıyordu. Ne olursa olsun bu annemi durdurmamıştı ama. Her seferinde cilt bakım malzemeleri kullanıyor ve birbirinden güzel makyajlar yapıyordu.

Belki de ironik bir şekilde, bazenleri ayıp olmasın diye annemi de hallediyordu. Böyle günlerde biliyordum ki annem kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissederdi. Babam sadece böyle zamanlarda anneme güzel bir sürtük olduğunu söylerdi. Tam yanlarındaki odada kaldığımdan her şeyi duyardım tabii.

Böyle günlerde de annem, kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissederdi biliyordum. Gerçekten annem babamın suyuna gittiğinde babam ve annem daha çok birlikte olur olmuşlardı. Babam tabii ki ikinci kadının yanına da gidiyordu ancak annemi eskisi kadar ihmal etmiyordu.

Bir gün babam, ikinci kadını evimize getirdi. Kendi annem bile o kadının kendisinden daha güzel ve zarif olduğunun farkındaydı. Gözlerindeki kıskançlığı okuyabiliyordum. Yaşım her ne kadar küçük olsa da bu tür şeylerin farkındaydım, annem sayesinde.

Annem kıskançlığının aksine o kadına oldukça nazik davranmıştı, babamın o kadınla da olmak istemesinde hiçbir sakınca yoktu belki de. Sonuçta o kadın fiziği ve yüzüyle annemden kat kat daha güzeldi. Bu durumda anneme itiraz etmek düşmezdi. Bir gün itiraz etmeyi denediğinde babamdan duyduğu sözler annemi susturan asıl şeydi, bir daha o lafları işitmek istemiyordu.

Aynen şöyle demişti: Sen kim oluyorsun da benim adıma karar verip ona ikinci kadın diyebiliyorsun? Bu suratın ve vücudunla ikinci kadın ancak sen olabilirsin.

Annem, babamdan sadece iki yaş küçüktü, sevgilisi olan kadın ise yeni reşit olmuştu, babamın yanında zengin olduğu için durduğu belli olan bir kadın, hatta küçük bir kızdı. Yine de her şeye rağmen güzeldi, babamı da göz alıcı güzelliğiyle tavlamıştı zaten.

Annem o günden sonra babamın neredeyse her gün getirdiği güzel misafirine hizmetçilik yapmaya devam etmişti. Babam işe gittiğinde bile o kız bizimle kalmaya devam ediyordu.

Ta ki bir gün, annem sınırına ulaşana kadar.

Babamın işe gittiği bir gün annem bu sefer kızın yanına arkasında sakladığı bir bıçakla gitmişti. Kız ondan yaptığı maske için soyulmuş salatalık istediğinde ise annem onu boğazından yakalamıştı. Tam yanlarında, ev ödevimi yaparken bizzat şahit olmuştum olanlara. Annem elindeki bıçakla kadının yüzünde kesikler açıyor ve boğazını sıkmaya devam ediyordu. Kızın solukları kesilene kadar yüzünün her yerini parçalamıştı. Sonrasında da yüzüne yine aynı tatlı gülümsemesini yerleştirip bana bakmıştı. "Bunları babaya söylemiyoruz, tamam mı?" dedikten sonra da ona cesedi saklamasında yardım etmemi söylemişti.

İkinci öğretim de bu olmuştu: benim olan benimdir. Başkasının sahip olmasına ne pahasına olursa olsun izin vermeyecektim.

Annemden korkmuyordum. Haklı olarak babamı sadece kendine istiyordu. Yıllardır babama sırılsıklam aşıktı. Onu takip etmiş, eski aşklarından ayırmış ve en sonunda da elde etmişti. Annem aşkında istikrarlı ve güçlü bir kadındı ve bana da asla zarar vermemişti. Bu yüzden ne babamın sevgilisini gebertip onun kaçıp gittiği yalanını söylediğinde, ne de babamı gitmesin diye eve kilitlediği günlerde annemden korkmamıştım. Doğru olanı yapıyordu.

Fakat en sonunda o kızı bodrum katındaki betonların altına gömdüğümüz ortaya çıkmıştı. Zaten babam da kendine yeni bir güzel bulmuştu bile. Annemin artık iyice bunalıma girdiğinin farkındaydım, yaptığımız her şey ortaya çıkacaktı ama annemin ona yardım ettiğim için beni ele vermeyeceğini biliyordum. Annem beni seviyordu. Polisler evi basmadan birkaç dakika öncesinde annem kendini astığında bile onun beni sevdiğini biliyordum. Bana öğrettiklerine, ona söz verdiğim gibi sahip çıkacaktım.

Annemin ölümüyle babam, eve bana bakmaya bile nadiren gelir olmuştu. Çirkin bir annenin çirkin çocuğu olduğumdan beni pek sevmiyordu belki de. Bu yüzden sevilmek için daima güzel kalmaya çalıştım.

Ve on yedi yaşımı sonlarına yaklaştığımda okulumdaki tüm kadınlar ve erkekler bana resmen tapar hale gelmişti. Annemin söylediği gibi, dünyayı ayaklarımın altına serebilecek tonlarca kişiye sahiptim. Güzeldim ve bu sayede seviliyordum.

Dünyayı ayaklarıma sermeye hazır olan tek kişiler ise okulumdakiler değildi artık. Güzelliğim sadece yoldan geçenlerin değil, babamın da dikkatini çekmişti.

Babam benim reşit olmamla artık eve daha çok uğrar, benimle daha çok ilgilenir olmuştu. Saçlarımı okşuyor, benimle konuşuyor ve yanımda uyuyordu. Babam onun sürtüklerinden bile daha güzel olduğumu biliyordu. Bu yüzden bana bazenleri olması gerekenden fazla dokunuyordu. Ayrıca bu tensel teması, sadece elleriyle gerçekleştirmiyordu.

Babam bana her zaman çok güzel olduğumu söylüyordu. Hoşuma da gidiyordu bana böyle yaklaşması. Çünkü gerçek bir sevgi gibi hissettiriyordu, bir babanın çocuğuna beslemesi gereken sevgiden uzaktı belki ancak yine de beni seviyordu. Anneme sadece onu becerirken söylediği sözleri bana her anında söylüyordu.

Beni sevmeye devam etmesi için onun arzularını yerine getirmeliydim, annemden bunu öğrenmiştim. Bu sayede de babamın gerçek aşkı haline gelmiştim. Beni şirketine götürüp güzel bir pozisyon vermişti, böylece güzelliğim, bana kariyer de kazandırıyordu.

Benim ilk gerçek aşkım ise Minho olmuştu. İlk olarak kampüs girişinde karşılaştığım aşkımın en sevdiği kitapları, yapmayı sevdiği şeyleri, okuduğu bölümü ve katıldığı kulüpleri öğrenmiştim. Tüm huylarını, kime nasıl davrandığını da özellikle gözlemlemiştim ve bunları bir sonraki sene, onunla tanışabilmek için kullanmıştım. Kedileri seviyordu, bu yüzden her gün kedileri beslemeye başlamıştım. Kendisine açık olunmasını seviyordu, bu yüzden ona beklemeden açılmıştım. Her şey de planıma göre gitmişti, Han Jisung denen herif yaptıklarımı ortaya çıkarana kadar.

Minho'nun onu sevme ihtimali vardı, bu yüzden ortadan kaldırmam gereken bir engeldi bu yüzden taksinin kaza yaptığı gün benim için bir talihsizlik değil, fırsattı. Jisung zarar görse bile Minho bir tek benimle ilgilenmişti. Minho on beş dakikaya geleceğini söyleyip gitmişti ve yarım saat boyunca gelmediğinde makyajsız halimi görüp benden kaçıp gittiğine tamamen inanmıştım fakat beni ağladıktan hemen sonra yakaladığında sevinmiştim. Hâlâ beni seviyordu, hâlâ güzeldim.

O günün akşamında Minho bende kaldığında onun telefonunu almış ve Jisung'u takip ederek çektiğim, kendini kestiği fotoğrafları yayınlatmıştım. Herkesin Jisung hakkında konuşup onunla dalga geçtiğini duymak beni mutlu ediyordu.

Yaraları vardı, güzel olmadığını herkes gibi Minho da fark edecekti.

Tüm planlarım tıkırında işlerken de her şeyi bozan yine Han Jisung olmuştu. Düşündüğümden daha cesurdu ve onun yüzünden Minho'yu kaybetme tehlikesi geçirmiştim. Bunu ona ödetecektim.

Bana ait olan, sadece bana aittir. Han Jisung veya bir başkası. Kimse benim elimden Minho'yu alamayacak.

_____

Kım ıyı kım kotu dıye krıtık yapmak sıze kalmıs, ben bombayı atar kacarım

Taste Me (HyunHo, BinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin