Hyunjin, önündeki soğuk kahveyi pipet yardımıyla karıştırıp içeçeğinden bir yudum almıştı. Minho ile beraber bir kafede karşılıklı olarak oturuyorlardı, içecekleri gelene ve ilk yudumlarını alana kadar ikisi de sessiz kalmıştı. Bu sessizliği bozan ise en sonunda Hyunjin olmuştu.
"Ne konuşmak istiyorsun?"
"İlk olarak... Özür dilemek istiyorum Hyunjin. Bugün olanlar konusunda sana güvenmeliydim."
Flashback.
Jisung, çimlerin arasında otururken Hyunjin onu fark etmişti. Biraz uzaktan yürüdüğü için Jisung'un kendisini fark etmediğini biliyordu. Önüne dönüp kendi oturacağı yere doğru ilerlerken ise duyduğu konuşmayla olduğu yerde kalmıştı.
"Jisung mu? Oğlum saçmalama, yapılısın evet ama sürekli yanında olan herif seni tek yumruğuyla ezer."
"Ama bugün burada değil. Jisung da eminim benim gibi birini siksen reddedemez. Tabii, biraz inatlaşacaktır belki ama yola getiririz."
"Gerekirse zorla, diyorsun."
"Aynen öyle diyorum. Birazdan gidip onunla konuşacağım. Ara sokakta hazır bekle. Belki ikimiz birden çocukla ilgilenebiliriz. O erkek güzeline babacık kimmiş göstereceğim."
Hyunjin'in tam anlamıyla kanı donmuştu. Hızlıca Minho ve diğerlerine haber vermesi gerekiyordu, diğer türlü Jisung'un başı derde girecekti. Bu nedenle hiç düşünmeden kendi arkadaşlarını ekmiş, ders arası olduğunu bildiği Minho'nun yanına ilerlemişti.
Minho'yu fakültenin önünde, Chan ve Seungmin'le konuşurken gördüğünde onların yanına koşmuş ve en yakınındaki Minho'nun kolunu tutmuştu. Kendisine yöneltilen sinirli bakışlara aldırmadan Minho'yu çekiştirmeye çalışıyordu.
"Benimle gelin."
"Hyunjin, bırak."
Minho'nun sert sesini işittiğinde gözlerinin dolmasını engellemeye çalışarak tuttuğu kolu bırakmış, bu sefer Chan'a yönelecekken Seungmin tarafından engellenmişti.
"Bu sefer ne yapmaya çalışıyorsun? Sevgilimden uzak dur."
"Bir şey yapmaya çalışmıyorum! Konu ben değilim, Jisung! Başı dertte. İki oğlan vardı, Jisung hakkında konuşuyorlardı ve- ve... söylediklerini duydum, yardım etmeniz gerek."
"Hyunjin, Jisung benim evime gidiyor. Şu an kampüste bile değil. Numaralarını kendine sakla."
Minho'nun söylediğiyle Hyunjin'in sinirleri tavan yaparken onları ikna edemeyeceğini anlamıştı. Bir şekilde Jisung'u kendisinin koruması gerekiyordu.
"Sikeyim seni Minho. Sikeyim hepinizi!"
Hyunjin sinirle oradan uzaklaştığında direkt Jisung'un yanına gitmişti. Onu uyaracaktı ancak görünüşe göre geç kalmıştı çünkü uzun saçlı herif, Jisung'u ağaçla arasına sıkıştırmış konuşuyordu. Yine de bu onu savunmasına engel değildi tabii.
Flashback end.
"Önemli olan ben değilim. Benden özür dilemene gerek yok. Onu her ne kadar sevmiyor da olsam böyle bir konuda susup oturamam."
"Biliyorum. Böyle bir şey yaptığı için babanı bile tanımadın."
Minho, konuştuktan sonra Hyunjin'in durgunlaştığını görmesiyle dudaklarını birbirine bastırmıştı. Yanlış bir konuya değindiğini, ya da en azından bu konuya yanlış bir zamanda değindiğini fark etmişti.
"Her neyse. Siz nasıl anladınız Jisung'un başının dertte olduğunu?"
"Changbin mesaj attı. Öğrenir öğrenmez senin gittiğin yolu takip ettik zaten. Diğerleri de bir ara senden özür dilemek istiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taste Me (HyunHo, BinSung)
FanfictionOkuduğu üniversitede pek de popüler sayılmayan Lee Minho, Kütüphanede karşılaştığı kimseyle konuşmayan Hyunjin ile bir şekilde flört etmeye başlar. Yetişkin içerik: küfür/argo, cinsellik, şiddet, kan, kendine zarar verme, taciz.