Jisung, herkese önemli bir şey anlatması gerektiğini söylediğinden Changbin herkese "kırmızı kodlu" bir çağrı vermişti. Bu yüzden şimdi herkes Changbin'in evine toplanmış, oturuyordu.
Jisung'un yüzünde gözden kaçamayacak derecede belirgin bir gerginlik ifadesi vardı. Bir hafta önce yaşadıklarını, diğer planını uygulamaya başlamadan önce anlatmaya karar vermişti. Bu yüzden de gergindi ve açıkçası pek de hazır hissetmiyordu.
"Ji, bebeğim. Söyle bakalım."
Changbin, Jisung'a cesaret vermek istercesine elini tutmuş ve elinin üzerini yavaşça okşamıştı. Jisung'un gerginliği ise Changbin'in bu hareketiyle az da olsa dinmişti.
"Anlatacağım,"
Jisung, oturduğu koltuktan kalkıp kapıya ilerlemiş ve kapıyı kilitlediten sonra anahtarı alıp cebine koymuştu. Kimsenin sinirle evden çıkmasını istemiyordu.
"Öncesinde bana söz verin lütfen. Ben her şeyi anlatmayı bitirene kadar evden çıkmaya çalışmayın ya da bağırıp çağırmayın."
Jisung tekrardan Changbin'in yanına oturmuş ve anahtarı kimsenin almaması için cebinde tutmaya devam ederken bir eliyle de ensesini kaşımıştı.
"Tamam söz."
Jeongin konuştuğunda Jisung, hepsinden söz istediğini belirtir şekilde bakışlarını diğerlerinin üzerinde gezdirmişti. Bakışları Hyunjin'le buluştuğunda ise kaşlarını çatıp Minho'ya bakmıştı. Hyunjin'in tam bir deli olduğunu düşünmeye başlıyordu.
Herkes en sonunda mecburen söz verdiğinde Jisung iç çekip bedenini Changbin'e yaslamıştı. Gözleri tekrardan dolmaya başlarken de dizlerini kendine çekerek bedenini yanındaki bedene yaslamıştı. Daha anlatmaya bile başlamadan elleri terlemişti.
"Bir hafta önce, nasıl bir durumda olduğumu biliyorsunuz, yani... sebebini açıklamak istiyorum işte."
Herkes sessiz bir şekilde Jisung'u dinlerken Jisung da bir süre duraksamıştı. Nasıl söylemesi gerektiğinin, neyi ne şekilde açıklaması gerektiğinin aklında defalarca pratiğini yapmıştı ancak düşüncelerini eyleme geçirmenin bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Bir süre sonra ise tüm cesaretini toplamış ve gözlerini sıkıca kapatıp yumruklarını sıkmıştı.
"Cinsel tacize uğradım."
"Ne?"
Hyunjin ve Jisung hariç herkesten bir ses yükseldiğinde Jisung oturduğu koltukta iyice küçüklerek göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Gözlerini aralayıp etrafa baktığında da herkesin şaşkın ve sinirli olduğunu fark edebiliyordu.
"Jisung, ne? Nasıl oldu bu? Kim yaptı?"
Minho, yüzünden bariz bir şekilde belli olan öfkesini gizlemeye çalışmadan konuştuğunda Hyunjin de ona bakmıştı. Sonrasında Jisung'a bakıp onunla göz göze gelmiş, bakışlarıyla konuşmayı devraldıktan sonra sertçe yutkunmuştu.
"Benim babam. Jisung işi için bizim şirkete gelmişti, babam da beni odadan çıkardıktan sonra afrodizyak içirip Jisung'a dokunmaya çalışmış."
Hyunjin olanları bir çırpıda anlattığında bakışlar bu sefer Hyunjin'e dönmüştü. Chan, Jisung'un yanına gidip ona sıkıca sarılırken sinirden titreyen ellerini yatıştırmaya çalışıyordu. Şimdi birilerini dövmeye atılmanın sırası değildi, bunu Jisung'un asla istemeyeceğini biliyordu.
"Neden bize daha önceden anlatmadın?"
"Korktum, utandım... Bilmiyorum. Anlatamadım işte."
Jisung'un dudaklarının arasından bir hıçkırık koptuğunda Jisung, yeni bir grup kucaklaşmasının ortasında kalmıştı. Bu sefer kucaklaşmaya Minho da dahildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taste Me (HyunHo, BinSung)
FanfictionOkuduğu üniversitede pek de popüler sayılmayan Lee Minho, Kütüphanede karşılaştığı kimseyle konuşmayan Hyunjin ile bir şekilde flört etmeye başlar. Yetişkin içerik: küfür/argo, cinsellik, şiddet, kan, kendine zarar verme, taciz.