28

99 7 25
                                    

"Jisung, uyan hadi. Derse geç kalacağız."

Jisung, işittiği Felix'in derin sesiyle yüzünü buruşturarak gözlerini aralamıştı. Başı feci şekilde ağrıyor ve midesi bulanıyordu.

Yattığı koltuktan üst bedenini zorla kaldırdığında bakışlarını Felix'e çevirdi. Diğerlerinin nerede olduğunu sormak istiyordu ancak tek bir kelime dahi etse başı patlayacaktı sanki.

"Okulda bir şeyler yeriz, sonra sana ağrı kesici veririm. Bende güçlü bir tane var. Diğerlerinin dersi erken saatte olduğundan daha önce çıktılar. Kalk hadi."

Felix, Jisung'un kalkmasına yardım ederek onu odaya götürmüş, aynı şekilde valizini açıp giyinmesine de yardımcı olmuştu. Ancak giydirdikten sonra aklına gelmişti, Jisung'un hâlâ içki kokuyor olma ihtimali. Kendisi duş aldığından kokmuyordu ancak Jisung almamıştı.

Burnunu Jisung'un boynuna yaklaştırıp kokladığında şaşkınlıkla dudakları aralanmıştı. Alkol kokusundan eser yoktu, tam aksine teni, sadece yoğun bir şekilde Jisung gibi kokuyordu.

"Gece duş mu aldın? Gerçi saçların nemli de değil ama..."

"Almadım. Aldıysam da hatırlamıyorum."

Jisung en sonunda birkaç kelime konuştuğunda çenesinin bile ağrıdığını hissetmişti. Baygın bakışları Felix'i bulduğunda Felix iç çekmiş, sitem dolu bir şekilde Jisung'u yerinden kaldırarak evden çıkarmıştı.

"Çok fazla içtin Ji. Bahse varım geceye dair hiçbir şey hatırlamıyorsundur."

Jisung Felix'i haksız çıkarmak için zihnini zorladığında sadece parça parça önemsiz olayların aklına gelmesiyle yüzünü buruşturdu. Changbin'le konuştuktan sonra olan hiçbir şeyi hatırlamıyordu, kendini tamamen kaybetmişti.

Okula geldiklerinde dersten önce buz gibi soğuk, acı bir kahve içerek kendini ayıltmış, ağrı kesici içmiş, sonra da asla dinleyemeyeceğini bilse de dersine girmişti. Felix ise başını sıraya gömen arkadaşını saklamak için hemen önünde oturuyordu.

Ders bitiminde Felix, Jeongin'le buluşmak için onun yanına ilerlerken Jisung da tek dersi de bittiğinden Minho'nun evine gidecekti. Ağır adımlarla kampüste yürürken çalan telefonunu cebinden çıkarıp arayan kişiye baktı Jisung. Changbin arıyordu. Etrafında kendisine bakan birkaç göz hissetse de anksiyetesine yorarak aramayı yanıtlayıp telefonu kulağına götürmüştü.

"Hyung, nasılsın?"

"Sesini duyunca daha iyi oldum bebeğim. Sen nasılsın, günün nasıl geçti?"

"İyiyim, derste uyudum biraz. Başımın ağrısına iyi geldi. Dün seninle konuştuktan sonra tamamen gitmişim. Araba sesleri falan geliyor, dışarıda mısın?"

"Öyleyse hemen yatıp dinlen güzelim. Baş ağrına iyi gelir. Ve evet, dışarıdayım. Sa-"

"Bir dakika hyung."

Jisung, kendisine seslenip yanına ilerleyen, kendi yaşlarındaki genci gördüğünde Changbin'i durdurma ihtiyacı hissetmişti. Belli ki bu çocuk kendisiyle konuşmak istiyordu. Bu nedenle telefonu kapatmadan kulağından indirmiş, bakışlarını kendisine doğru gelen gence yöneltmişti.

"Merhaba. Adın Han Jisung, değil mi? Aynı bölümdeyiz, üst sınıftan Wang Minseok ben. Müzik tarihi dersini alttan alıyorum. Beni tanıdın mı?"

Jisung, kendisine uzatılan eli boşta duran eliyle nazikçe sıkarken gerildiğimi hissetmişti. Okulda, arkadaşları ve eski sevgilisi dışında neredeyse kimse onunla bire bir muhabbete girmemişti o zamana kadar.

Taste Me (HyunHo, BinSung) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin