İlkler hep can yakıcı olurdu, ilkler hep masum olurdu, ilkler bir başka oluyordu başkası o yeri dolduramıyordu. İlk aşkım yaralıydı, benden daha çok yara almıştı. Öyle yakmışlardı ki canını bana sığındı, aşkımı istedi bende ona her şeyimi verdim fakat onun aşk zannettiği şey benim canımı çok yaktı. Elini uzatmadı bana canım yanıyor kurtar demedi, hep sakladı acılarını ama ben farkındaydım her şeyin. Sonra bir gün bana ihanet etti aşık olduğum adam, ben de her şeyden kaçtım. Şimdi tekrar geri dönse o adam; ne acılı geçmiş unutulur, ne de o aşk unutulur. Yaramı yarayla kapatamam çünkü o yaralı adam bende çok yara açmıştı, yaralı olmasına rağmen her yerim kan içinde kalmıştı.
Aşkın 2 hali vardı; 1.si pürüzsüz bir cam gibi hiçbir yeri kırılmamış, acı ve darbe alınmamış. Yeni ayakkabılarla dümdüz yolda yürümek gibiydi aşk, hiçbir acısı yoktu. 2.si ise kırık cam parçalarıyla çıplak bir yolda yürümek kadar acılıydı, acı veren şey cam kırıkları değil sözleriyle kalbimi parçalamasıydı. Korkuyordum, daha fazla canımı yakmasından değil. Ne kadar çok canımı yaksa da ondan gidememekten korkuyordum.
Önüme döndüm dizlerimi kendime çektim, gözlerimi kapattım, ellerimle kulaklarımı kapattım, belki hayâl görüyorumdur diye. İçimden saymaya başladım. 1,2,3,4. Devamını getiremedim çünkü daha az önce ellerime, kollarıma, yüzüme ve saçıma değen el tekrar kulaklarımı kapattığım elleri tutmuştu. Göz yaşlarımı hissettim yanaklarımda, gözlerimi açtım ama ona dönmedim. Ellerimi çekti kulaklarımdan ama o da acı çekiyordu, hissettim. "Okuduğum kitaplarda, dinlediğim şarkılarda ve şiirlerde, izlediğim dizi ve filmlerde... Aklıma ilk gelen hep sen oldun ama her seferinde kötü karakter sendin kıvırcık. Neden bir kere olsun iyi karakter olmadın? " Ben hep benim başrolüm ol istedim. "Biliyorsun kötüyüm ben, istediğin o iyi karakter olamam, dizilerdeki ve filmlerdeki gibi huzurlu bir hayat sunamam sana, fakat. " Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı ve nefesini bıraktı, gözlerimi kapattım. "İyi karakterler her zaman dünya için başrolü harcar, ben yapmam. Senin için bir okyanusu kuruturum, dünyayı yakarım, insanlar sana zarar veriyorsa onları öldürürüm... İsteme benden iyi olmamı, ben seni kıytırık bir dünya için harcayamam. " Benden uzaklaştı, göz yaşlarımı sildi. Ona bakmaya kendimi hazırladım ve ona döndüm tekrar. Güzel kıvırcık saçları hâlâ çok güzellerdi dokunmak istedim, eskisi gibi. Güzel büyük kahverengi gözleri acılıydı, hüzün vardı ama bana bakarken hâlâ parlıyorlardı. Büyük gülümsemesi gerçekti bir çok insana bahşetmediği kadar gerçek ve güzel. Kaşındaki dikiş izi aynı yerinde duruyordu, hâlâ güzel görünüyordu. Kafasını yana eğmiş bana bakıyordu, gözlerimi gözlerine sabitledim. Bu sefer o beni inceledi. "Saçlarını boyamışsın ve kesmişsin, siyah saçlarını neden kızıla boyadın siyah inci? " Dudaklarım titredi hıçkıra hıçkıra ağlamak istedim neden boyadığımı bağıra bağıra anlatmak istedim, ama yapamadım işte.
Evden kaçmadan 2 gün önce
Siyah uzun saçlarımı taradım ilk güzelce, aynı anneminkine benzeyen uzun, düz ve siyah saçlarım vardı. Dışarı çıkıcaktık Kaya ile, lunaparka gidip eğlenecektik, annem de yine pavyona gidecek ve insanları eğlendirecekti. Neden bunu yapıyordu? Zengindik her şeye sahiptik, evlisin sen babamla anne bunu nasıl yapıyorsun? Bunu ona hiçbir zaman söyleyemedim. Peki neden? Neden söylemedim ki? Neden hep boyun eğdim her şeye? Adımlarım hızla annemle babamın odasını buldu, kapıyı çalmadan açtım, kapıyı çalmadan açma Ecrin bu saygısızlık. Annemin sesi kulaklarımda çınladı ama asıl saygısızlığı o yapıyordu. " Ecrin, kapıyı çalmadan girme sözünü bu yaşına kadar öğrenemedin mi? " Sözlerini umursamadım ve ona yaklaştım, adımlarım tam dibinde durdu. Üstünde dar ve kısa kırmızı bir elbise vardı, ayaklarında şık siyah topukluları ve pahalı oldukları çok belli olan takıları, saçlarını da dalgalandırmıştı. "Nereye gidiyorsun anne? Yine zengin bir adam bulup altına mı gireceksin? " Tokat sesi kocaman odada yankılandı, metalik tadı hissettim. "Sen nereye gidiyorsun küçük kızım? Babanın zorla seni evlendirecek olduğu adamın altına girmeye mi? " Gözlerim doldu, Hayır Duru ağlama güçsüz olduğunu düşünmesin. "Aynı bana benziyorsun, ilerde benim gibi Kaya ile evlenip pavyondan pavyona gezip para için her şeyi yapacaksın. Siyah saçların bana benziyor annecim. Yüzün bana benziyor. " Kulağıma yaklaştı ve fısıldadı. "Hayatın bana benziyor, ne olacağını zannediyorsun. Kaya'nın seni sevdiğini ve seninle mutlu yaşayacağını mı? Aynı baban gibi o da her gün kim bilir kaç kişiyi altına alacak evlendikten sonra, cidden seni sevdiğini mi zannediyorsun. " Tutamadım işte göz yaşlarımı arkamı dönüp odamdan eşyalarımı alıp evden çıktım, Kaya'nın yanına gittim. O gün ona hiçbir şeyi belli etmedim, annemin bana söylediklerini, ağladığımı çünkü ona güveniyorum. Ne aptalmışım.
Yaralı bir adama güven olmazdı.
Yaralı bir adam herkesi yaralardı.
2 gün sonra da Pusat'la kaçtık ve ben saçlarımı kesip, kızılımsı bir turuncu rengine boyattım. Ama hiçbir zaman yüzümü değiştiremedim, istedim ama yapamadım.
![](https://img.wattpad.com/cover/358790898-288-k865598.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işıklar söndüğünde
Fiksi RemajaIşıklar yanmıyor, bu gün ışıkları kapatmasak olur mu baba? Siyah gözleri geceyi anlatıyordu bana, hep gözleri bana dokunsun isterdim uzaktan değil gece karası biraz da olsa yakından bak bana. Anne acıktım , bu gün de mi yemek vermeyeceksiniz bana...