4. DOĞANIN DENGESİ

82 39 27
                                    


Selamlar. Nasılsınız bakim.

Bu bölüm o kadar çok içime sindi ki, anlatamam. Ve olaylar şimdi başladı işteeeeee.

Şarkılar: Something about you, Eyedress.

İsabel LaRosa, I'm yours

İyi okumalar.

Maria'dan..

Onun sesiydi, Gaden'in sesiydi. Ben onu çağırmadan, o gelmişti.

Ama Hera yine kendini belirtti. "Douglas, seni burada görmek çok büyük bir şeref." dedi alayla. Ne yani gerçek adı Douglas mıydı?

O oturduğu kanepeden kalktı. Hera'nın önünde durdu. Ama garip şey buydu, yine yüzü görünmüyordu. Büyü falan mı yapıyordu acaba? Daha sonra öğrenecektim ama ilk önce onlara bakmam ve ne konuştuklarını dinlemem gerekiyordu.

Douglas ne dedi bilemedim ama, Hera yüksekten güldü. Ne konuşuyorlarsa artık. Ama takmadım, zaten sonunda öğrenecektim, şuraya yazıyorum.

Gaden, yani Douglas yeniden kanepeye oturdu. Bense ne olduğunu anlayamadım. Hera'ya baktım. Oda bana bakıyordu. Kafasını hafifçe sola doğru indirdi. "Az önce dediğim gibi." Sustu, düşünür gibi yaptı. "Yoksa dememiş miydim?" bana doğru geldi. "Tamam, o zaman söyleyeyim. O senin yanında diye, kendini güvende bulma, çünkü ikinizi bir birinize katarım." Dediğinde yüksek kahkaha sesi duydum. "Gerçekten nasıl yapacaksın? Yoksa tehdit mi edeceksin? Bana bir şey yapamayacağını, en iyi sen biliyorsun." Hera onu umursamadı bile. "Sana zarar veremem belki, ama şu kızcağıza, zarar veririm, işte o zaman sana en büyük zarar gelir."

Neden ben burada yokmuşum gibi konuşuyorlardı. En sonunda bağırıp; bende buradayım diyecektim.

Ama ben burada, zayıf, güçsüz kız oluyordum. "Onu yenemeyeceğini biliyorsun, bu yüzden zayıf yanından vuruyorsun. Ben eskide kaldığını düşünüyordum ama." Dedim alayla. Şuan dediklerim çok aptalcaydı. Çünkü daha ne olduğunu bile bilmiyordum Hera ve Douglas'ın. "Bunu bana sen mi söylüyorsun? Tabii, sende eskide yaptığın için, eskide kalmıştır." Ama bana bakmıyordu. "Ne yaptığımı bilmiyorum ama ne yaptıysam doğru yapmışımdır, ki," daha konuşamadan sözümü kesti. "Eğer Douglas burada olmasaydı, sesini bile çıkaramazdın. Tabii seni koruyor."

Kimsenin beni korumasına gerek yoktu, ki istemiyordum. "Sözümü kesme, çünkü daha bitirmedim ve kimsenin beni korumasına gerek yok, kendimi ölümüne korurum merak etme." kahkaha attı. "Sonda öleceksen yine, boşa zahmete girme derim." Bu defa ben alayla güldüm. "Beni başkasıyla karıştırdın herhalde, çünkü ben savaşırım, ne olursa olsun. Sonunda ölüm olsa bile, ki her zaman sonda ölüm olur."

Tam o an aklıma Douglas geldi. O buradaydı. Oraya döndüğümde, yüzünü göremesem de, beni izlediğini anlamıştım.

Yeniden Hera'ya döndüm. Ama o yoktu. Ne yani gitmiş miydi? Yeniden Douglas'a döneceğim zaman, dibimde olduğunu gördüm. Kulağıma "Yesa geliyor, daha sonra geleceğim. Ve beni kimseye anlatma." Diye fısıldadı. Ve kayboldu. Ve kimse dediğinin Yesa olduğunu biliyordum

Yesa'nın sesini duyduğum gibi, ona döndüm. "Neden tek başına ayaktasın. Delirdin mi yoksa?!" dedi alayla. Ben onu takmadım ve yanına gittim. "İyi misin?" kafasını iyiyim dercesine salladı.

"Biliyorum sana her şeyi anlatmam gerek, büyükannemi, Hera'yı ve başkalarını." Başkaları derken. Kaşlarımı çattım. Elimden tutarak beni kanepeye getirdi. Oturdum, oda yanıma yerleşti.

KARA MELEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin