Birinci Kısım"Benden alınan her şeyi geri alacağım."
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar 🌸
Beyaz ışık kendini odanın hafif sarı ışığına bırakırken gözlerimi aradım. Kendime gelmeye çalışırken yanaklarımda kurumuş göz yaşlarımı hissettim. Ağlamıştım, o mavi gözlü küçük güzel kız için ağlamıştım. Ondan alınanlar için ağlamıştım. Hiç şüphe etmeden ölümden beter bir hayata mahkum edilmesine ve en çok da bunu yapanın kendi annesi olmasına ağlamıştım. Bunu hak etmiyordu, o masumdu. Ben de masumdum. En azından ruhum sekizinci günahın lekesi ile kirlenmeden önce öyleydim.
"Diana, Tanrıçalar aşkına!" Arel koşarak gelip bana sarılmaya çalıştığında hızlı bir hareketle onu durdurdum. Kaldırdığım elime bakınca eldivenlerimin hala olmadığını fark ettim. Ira, ben istemememe rağmen bileğimdeydi. Oraya benimle mi gelmişti? Ne kendi bedenimin ne de herhangi bir parçamın benimle geldiğine inanmıyordum. Muhtemelen ben transa girdiğimde bana gelmişti. Etrafıma bakındığımda tepemde dikilen endişeli askerleri ve nefretle bakan şifacının gözlerini gördüm.
Derek, elini çenesine koymuş endişeyle bana bakıyordu. Normal bir şeyle karşılaşmadıklarının farkındaydım. Eldivenlerim onun elindeydi. Beni taşımak için giymesi gerekmişti ama ne ona haber vereni ne de eldivenlerimi çemberden nasıl aldığını bilmiyordum. Kalbim nefretle doldu, içim öfkeyle kaynadı. Öğrendiklerimi hazmedemiyor, gerçek olduğuna inanmak istemiyordum. Tüm bu gerçeklik benim için kan ve ter içinde uyandığım bir kabustan ibaret olmalıydı.
"Öğrendin mi?" Zihnimde gezinen oyuncu dalgalarını hissettim. Her şeyi öğrendim riyakar, her şeyi. Sesi her zamankinden farklı geliyordu. Bir anlığına onun bile endişelenmiş olabileceğini düşündüm. Kafamı iki yana salladım. O benim için endişelenmezdi, o da benden gerçekleri saklamıştı. O da beni sırtımdan vurmuştu. O da bana ihanet etmişti. "Bu şekilde öğrenmeni istemedim."
Hiçkimse benim gerçeği öğrenmemi istememişti. Ayaklanmaya çalıştığımda Arel beni omzumdan tuttu. "Dinlenmelisin, orda öylece duruyordun Diana. Yemin ederim gözlerin beyazdı. Korkudan öleceğimi sandım." Transa girdiğimde gözlerim Qaser büyüsünden kaynaklı beyaz bir perdeyle örtülmüş olmalıydı. Tıpkı beni geçmişimdeki o anıya götürürken olduğu gibi.
Derek, eldivenleri çıkartıp bana uzattı. Elinden kapıp ellerimin arasına aldım. Onları giymeden önce halletmek istediğim bir şey vardı. Alınacak bir hesabım, soracağım sorularım vardı. Şu an kimseye hesap verecek durumda değildim. Konuşacak durumda da değildim. O kadar öfkeliydim ki bunu kelimelere dökemiyordum. Arel'in elini kolumla itip ayağa kalktım. Önümde duracak düşünceli kişileri şu an görmek istemiyordum. Düşünemiyordum ve düşünecek kişileri istemiyordum.
Derek, bileğimden kavrayıp beni durdurdu. Tenime temas etme ihtimali beni daha da geriyordu. Kanımda akan zehri hissediyordum. Bana yapılanı tekrar hatırlıyordum. "Beni rahat bırakın." Ortaya sözümü söyleyip bileğimi kurtardım. Arkama bakmadan şifacıların yanından çıktım.
"Sakinleşmen gerek." Hayır. Şu an aksine öfkeli olmak için onlarca sebebim var. Benim mavilerimi benden almışlardı. Bir çocuk için farklı olmak ne demek bilmiyorlardı. Kraliçe olmak için yetiştirilmiştim, bir genç kız için bunun hiç olmayacağını öğrenmek ne demek bilmiyorlardı. Ben herkesi hayal kırıklığına uğrattığımı düşünmüştüm, onlar beni bir intihar görevine süsleyerek göndermişlerdi. Ben hayatım boyunca beni yaratanlara kızmıştım, bu diyarda hiçbir şeye inancının olmaması ne demek bilmiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZİNCİ GÜNAH
Fantasy"O savaş istiyordu, ben yaşamı diliyordum." Ölümü taşıyan ellerim diyara dokunduğunda yasaklı Tanrıları uyandırdığımı henüz bilmiyordum. Tek istediğim özgür olmaktı. Nihayet nefes almaya başladığımda ise önce bir pranganın altında kalmış ardından k...