BÖLÜM SEKİZ: MÜHRÜN DAMGASI

28 9 8
                                    


Birinci Kısım

"Sana ihtiyacım var, riyakar."

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar🌸

Derek'in kolumdaki tutuşu hala gevşememişti. Ondan geriye çekilmeme izin vermedi. "Diana, ne halde olduğunu gördüm. Öfken kontrolden çıkmaya hazır bir kasırga gibi. Senin için endişeleniyorum. Sen böyle biri değildin. Bu kadar kısa sürede seni zarar vermekten korkmayan birine ne dönüştürdü?" Yüzüne baktığımda gerçekten doğruyu söylediğini fark ettim.
Ona beni değiştireni söylemek isterdim. Hissettiğim acıyı anlatmak, bana destek olmasını istedim. Ne kadar istersem isteyeyim yapamazdım, bunu kimseye anlatamazdım. Silik bir tebessümle kolunu sıktım. "Yanımda olacaksın değil mi?" Bir an bile tereddüt etmedi. "Her zaman, yanından ayrılmayacağım." bu kez güldüm. Elbette bu şekilde emir aldığı için böyle konuşuyordu. Sanki gözlerimde içimden geçeni gördü. "Emir verilmeseydi de seni yalnız bırakmazdım." İşte bu, kesinlikle yeni ve bana göre inandırıcılıktan yoksundu.

O emir adamıydı. Kraliçe ölüm emrimi verse bile bunu gerçekleştirir ve ardından yasımı tutardı. Buna adımın Diana olduğu kadar emindim.Kolunu bırakıp geri çekilirken o da beni bıraktı. İnanmadığımı bilse bile üstelemedi. Beraber gökyüzünün ellerinden çıkıp koridorlara karıştık. "Üstümü değiştirmeliyim." Beni başıyla onayladı. "Eski odana gidiyoruz, orda üstünü değiştirebilirsin. Ayrıca seni hazırlaması için bir yardımcı cin seni bekliyor." Belli ki kraliçe bana düşündüğüm kadar kızmamıştı. Katlar arasında ilerlerken küveti hatırladım. Biraz zamanım olsaydı belki tekrar Irıtha'yı görmeye gidebilirdim ama ne yazık ki annem bekletilmekten pek hoşlanmazdı. Onu bekletirsem görüşmek için kalmazdı. Zorlukla elde ettiğim bu fırsatı itemezdim. Irıtha'ya ulaşıp olanları anlatmak için başka bir yol bulmalıydım.

Eski odamın kapısına geldiğimizde tekrar bakıştık. Bana vazgeç der gibi bakıyordu. Neden bu kadar endişelendiğini anlayamıyordum. Annemi tanımıyordu. Gerçi tanısaydı beni o odaya sokmamak için elinden geleni yapacağına emindim. Bu kez koluna uzanıp güç verircesine sıkan ben oldum. "O benim annem. Ona zarar vermeyeceğim. Öfkeli değilim gayet sakinim." Şimdilik sakinim. Kolumu geri çekip odadan içeriye girdim. Hala aynıydı. Karşımda bu odaya ilk girdiğimde kuvatrasımı gördüğüm pencere vardı. Yanımda içinde uyuyamadığım yatak ve içeride başka bir krallığa gittiğim küvet vardı. Evet, her şey aynıydı.

Yatağın üstünde koyu yeşil bir elbise vardı. Kraliçe bana ne olduğumu hatırlatmak için bilerek koymuştu. Ön kısmı iki omuzu da açık bırakacak şekilde kayık yaka olarak tasarlanmıştı. Elbise düz bir şekilde yere uzanıyordu. Boyuna bakacak olursam kuyruklu olduğunu tahmin edebilirdim ve belli ki oldukça dar geliyordu. Bu bizim krallığımıza ait değildi. Kraliçe sadece beni değil annemi de aşağılamaya çalışıyordu ama bugün ben de onu aşağılamak istediğim için görmezden gelecektim. Beli siyah taşlarla süslenmişti. İnci gibi yanyana dizilmiş pandül şeklindelerdi. Taşlar belden aşağı, elbisenin yanlarına dökülüyordu.

Ben elbiseyi incelerken elinde bir topuklu ayakkabıyla yanıma koşan cine baktım. Banyodan son hızla çıkıp tam önümde bana çarpmadan hemen önce durmuştu. "Geç kaldın prenses!" Durmadan söylenip etrafımda dönmeye başladı. Üstümdeki kıyafetin fermuarına dokunduğunda kendimi koruyup onu itekledim. "Bana dokunma ve sakin ol." Durması için ellerimi kaldırıp yüzüne eğildim. Bana bakarken bile ağzının ucuyla mırıldanıyordu. "Hadi soyun, daha saçını yapacağız!" Elbiseyi kucağıma itip aynanın önüne geçti. Oradaki malzemeleri hızlıca toplarken ben de üstümü değiştirdim. Tahminlerim doğruydu, elbise çok dardı. Göğüslerim ve belim içinde hayatta kalmak için bir savaş veriyordu. Her an patlayacakmış gibi hissediyordum. Cin yanıma gelip ayağıma ayakkabıları giydirdi. Bunu yaparken neredeyse beni düşürüyordu.

SEKİZİNCİ GÜNAHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin