Birinci Kısım
"Pusulam yok, kayboldum."
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın iyi okumalar🌸
Elini boğazına götürüp tuttu.
Luka nefes almaya çalışır gibi boynunu çizerken sanki birinin elinden kurtulmaya çalışıyor gibiydi. Paniğe kapılmadan önce algılamaya çalıştım. Bahar ve kış. Alec günahlarla beraber fazlasıyla güçleniyordu. Fiziksel varlığını tam olarak sağlayamasa da anlayamadığım bir şekilde bu diyarla bağlantısını sürdürüyordu.
Luka boğazında kendine alan sağlamaya çalışırken Alec'i gördüm. Omuzları birbiri içine geçmişti. Yandan ona bakarken onu daha önce bu kadar öfkeli görmediğimi anladım. Hatta ben onu hiç öfkeli görmemiştim. Sınırlarını ya da onları ne zaman aştığını bilmiyordum. Tek eliyle onu kolayca boğarken Luka'nın çırpınan kolları bir hayal gibi onun içinden geçiyordu. O aslında burada bile değildi.
Luka flörtöz olabilirdi ama ölmeyi hak etmiyordu. Dur sinirle dişlerini sıktığını hissettim. "Bana emir vermemelisin ay ışığım." Luka'nın gözleri kapanmaya başladı. Son çırpınışları olabilirdi. Lütfen, Alec. "Zihninde yıkımı taşıyorsun ama kalbinle yaşamı diliyorsun, yapma."
İleriye adım atıp onu omuzlarından tuttum. Ayırmak için kendime çekmeye çalışıyordum. Hayır, gerekli olmayan hiçbir ölüm gerçekleşmeyecekti. Hayır, masumlar ölmeyecekti. Boğazını tuttuğu elini tutunca kavrayışını gevşetip bana baktı. Bırak onu, buna gerek yok. Gözlerini kapatıp boynunu hafifçe yana eğdi. Zihninde bir fikri tartıyor gibiydi.
Elini ondan çektiğinde Luka yere yığıldı. Parlayan sarı gözler bana döndüğünde görüşüm bulanıklaştı. Mekan kavramımı kaybederken gözlerimi birkaç kere açıp kapattım. Parmak uçları omzumdan geçip köprücük kemiklerime dokundu.
Arkamda varlığını hissederken sıcak nefesi titrememi sağladı. Bana dönük göğsü ne zaman sırtıma yaslanmıştı bilmiyordum. Sıcaklığı ne ara bu kadar baskın hale gelmişti bilmiyordum.
Boynumu tutup hafifçe yana eğerken vücudum donmuş gibiydi. Kulağıma yaklaşıp fısıldadı. "Bu bir uyarıydı."Ani bir farkındalıkla gözlerimi açtığımda Luka kendi kendine konuşup bana bir şeyler anlatıyordu. Karşımda masaya yaslanmış ellerini etrafında sallayarak neşeyle bana bakıyordu. Az önce boğulmuyor muydu? Alec burada değil miydi? Uyanıkken rüya mı görüyordum?
Her şey çok netti. Her şey çok gerçekti: Kaşlarımı çatıp elimi boynuma götürdüm. Dokunuşlarını hala hissedebiliyordum. Alec yanımdaydı buna emindim. Kokusu hala odanın içindeydi.
"İyi misin?" Merakla bana bakan gözlere döndüm. Aklım yerinde miydi? Gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp masanın karşısındaki eski kahve koltuğa çöktüm. "İyiyim, sadece berbat bir sınav haftası." Anlayışla başını sallayıp gülümsedi. "Ah benim tatlı Dia-" hemen elimi kaldırıp onu durdurdum. "Bana öyle seslenmesen olur mu Luka?" Yüzü düştü. "Hızlı öğreniyorsun ateşböceği."
Tüm vücudumdan bir ürperti geçti. Aklımda sorun yoktu. Aklımdakinde sorun vardı. Bana bir hayal gördürmüştü. Potansiyel bir gelecek. Zihnimi nasıl bu kadar iyi kontrol edebiliyordu hiç anlayamıyordum. Daha doğrusu kontrolü nasıl bu kadar ele geçirmişti. Bu düşündüğümden daha ürkütücü olmaya başlamıştı. "Sadece bir uyarıydı ay ışığı. Hiçbir şeyi ele geçirmedim, en azından zihninde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZİNCİ GÜNAH
Fantasy"O savaş istiyordu, ben yaşamı diliyordum." Ölümü taşıyan ellerim diyara dokunduğunda yasaklı Tanrıları uyandırdığımı henüz bilmiyordum. Tek istediğim özgür olmaktı. Nihayet nefes almaya başladığımda ise önce bir pranganın altında kalmış ardından k...