Birinci Kısım"Dileğin nedir benim güzel Diana'm"
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🌸
Bacaklarım birbiri ardına ilerlerken hızlanan nefesimle taş koridorları takip ettim. Nasıl ilerliyordum hiçbir fikrim yoktu. Uzuvlarımı hissedemeyecek kadar öfkeliydim. "Yapma" Nasıl yapmayayım Alec? Onu almışlar. Beş dakika önce, sadece beş dakika önce benim gözlerime bakıyordu. Tıpkı beni onlara gönderirken yaptığı gibi yanımda duruyordu.
İhaneti ne zaman duracak Alec? Ne zaman bitecek bu? Korumaya çalıştığım her şeyi yok etmeyi ne zaman bırakacak? Sakin kalmıyorum, kalamam. Bunu benden isteme. "Yapma ay ışığı. Zamanı gelecek söz veriyorum." Sakin ve endişeli sesi iliklerime işledi. Gelmiyordu, o zaman bir türlü gelmiyordu.
Askerlerin katına geldiğimde direk çembere yöneldim. Diğer öğrenciler tarih sınavı için sınıflara yöneliyor olmalıydı. Derek ve Varna karşı karşıya durmuş kollarını göğüslerinde bağlamışlardı. Kapıdan içeri bir adım atacağım sırada burnuma gelen koku ile dondum. O adımı atamadım. Ellerimde tutuşunu hissettim. Diyarın baharı ve kışı ciğerlerime doldu. Göremiyordum ama onu hissediyordum. Burda değildi ama yanımdaydı. Haklıydı, artık yalnız değildim. O bataklığa ilk girdiğim andan itibaren asla yalnız olmamıştım.
"Dinle ay ışığım." Sesi bana inat okyanusun derinlikleri kadar durgundu. Kalp atışlarım yavaşlarken parmaklarına odaklandım. Tenimde gezinen hafif kavislerini hissettim. Onun vücudundan benimkine yayılan sıcaklığı hissettim. Kapının yan tarafına geçip sırtımı duvara yasladım. "Sınırın yok mu senin? Her emri kabul mü edeceksin?" Varna'nın sesiydi. Hangi emirden bahsediyordu? "Başka seçeneğim yok. Yapmak zorunda olduğumu en az sen de benim kadar biliyorsun."
Derek konuştuktan sonra bir süre sessizlik oldu. Varna onun aksine sakin değildi. Sesi en az benim kadar öfkeliydi. "O benim kardeşim. Buna izin vermem. Kraliçenle beraber geberip git." Varna öyle bir hışımla yanımdan geçti ki beni görmedi. Ne öğrendiğimi henüz bilmiyordum ama içimden bir ses işime yarayabileceğini söylüyordu. Bazen durmak gerekiyordu ama artık buna gerek yoktu.
"Ona saldırma, sadece öğren ay ışığı. Gerçeği öğren." Haklıydı. İstemesem de ona saldırmak bana şu an kayıp dışında bir şey vermezdi. Ayrıca belli ki saray içinde çatırdamalar oluşmaya başlamıştı. O ince çatlaklar benim için paha biçilemezdi.
İçeri yavaşça girdiğimde Derek'i yere bakarken gördüm. Başını eğmiş öylece zemine bakıyordu. "Derek" seslenmem ile bana döndüğünde yüzünün düştüğünü gördüm. Bu kez ciddi bir şey yapacaktı. Bu kez vicdan azabını yüzünden okuyabiliyordum. "Diana, bir şey mi oldu?" Kaşlarını çatıp bana doğru birkaç adım attı.
Başımı iki yana sallayıp ben de ona adım attım. "Bağırdığınızı duydum, o nedenle geldim." O sadece askeri komutanı değildi, bunu gün geçtikçe çok daha fazla idrak ediyordum. Derek, kraliçe demekti. Kraliçe başını çevirdiğine boyunları kıran oydu. O bir sağ kol değildi, gölgeydi. Alec'in neden ondan anılarını aldığını artık anlıyordum. O kraliçeden hiçbir şey saklamazdı. İlk fırsatta yetiştirecekti. Ondan ırkının gösterebileceği tek erdemi istemiştim ama o bunu bile yapamamıştı.
Midem bulanıyordu. Ona baktığımda artık tüm iştahım gidiyor, boğazımdan iğrenç bir tat yükseliyordu. Yüzümü mümkün olduğunca ifadesiz tutmaya çalışıyordum. "Varna bu sıralar çok gergin, beni de geriyor." Bıkkınlıkla iç çekti. Bu kez ne yapacaksa benim soyumdan birini ilgilendiriyordu. Beni tanısın ya da tanımasın. Beni sevsin ya da sevmesin.
Yapacağı şey son derece beni de ilgilendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEKİZİNCİ GÜNAH
Fantasi"O savaş istiyordu, ben yaşamı diliyordum." Ölümü taşıyan ellerim diyara dokunduğunda yasaklı Tanrıları uyandırdığımı henüz bilmiyordum. Tek istediğim özgür olmaktı. Nihayet nefes almaya başladığımda ise önce bir pranganın altında kalmış ardından k...