"Sen benim annem olur musun? Sen çok zekisin, aynı babam gibisin çok iyi olur annem olursan, lütfen ol!"
"Sen benim annem ol..."
Bu, bu çok beklenmedikti. Sanırım iyi bir şey yapmaya çalışırken çocuğun aklını iyice karıştırdım. "Canım, bu öyle bir şey değil ki sen beni biraz yanlış anladın. Benim demek istediğim eğer arkadaşların seninle annen olmadığı için dalga geçiyorlarsa onlar zaten senin için iyi bir arkadaş olmaz, onun yerine seninle dalga geçmeyen yeni arkadaşlar bulman gerek. Herkesin illa anne babası olacak diye bir kural yok ki hem. Bazı çocukların annesi olmaz bazılarınınsa babası ya da bazen her ikisi birden olmaz. Bu diğer insanların seninle dalga geçebileceği bir durum değil, anlaştık mı?" beni dikkatle dinleyip boncuk boncuk gözleriyle bana bakan bu çocuğun acısını dindirmek için tüm kalbimle annesi olmayı diledim her ne kadar mümkün olmayacağını bilsem de.
"Gerçekten mi? Gerçekten bazılarının ikisi birden mi olmaz? O zaman kim bakar peki onlara? Ben babamsız yapamam ki iyi ki var benim babam! Canım babam çok seviyorum ben onu."
"Maalesef öyle tatlım, herkes o kadar şanslı olmayabilir bazen, o yüzden ne yapıyoruz şimdi söyle bakalım?"
"Dalga geçmeyen arkadaşlar bulup, babama onu ne kadar çok sevdiğimi söylüyorum değil mi?"
"Aynen öyle küçük adam." Elimi yüzüne götürüp kalan yaşları sildim, "Şimdi önce eve gidiyorsun, elini yüzünü yıkıyorsun sonra da kendine yeni arkadaşlar buluyorsun tamam mı? Ha ama önce babana da sor arkadaş olmak istediğin kişileri tamam mı?"
"Tamam, hem babam da hep böyle der biliyor musun? Sen tıpkı ona benziyorsun!"
Oturduğu yerden fırlayıp koşmasına şaşkınlıkla bakakalmıştım ki aynı hızla geri dönüp yanıma geldi. Yanağıma küçük bir buse bırakıp, "Teşekkür ederim." Dedi ve aynı hızla uzaklaştı yine.
Ah ne çok isterdim senin gibi bir oğlum olsun ama şimdi olanlara bakınca diyorum ki iyi ki olmamış! İyi ki olmamış da şimdi bunları yaşıyorum ya çocuğum olsaydı ve bunlar o zaman başıma gelseydi. Şimdi kumayı kabul eden belki çocuğumuz varken de edecekti. Nerden bilebilirim ki ben ona olan tüm güvenimi yıktım. Bu olanlarda gösterdiği tavır, beni kendine mecbur bırakmak için parayı kullanması bile nasıl bir insan olduğunu gözler önüne seriyor, o sebeple içim yansa da diyorum ki iyi ki bir evladımız olmamış! Böyle karaktersiz bir babası olacağına hiç olmasın.
Yalnız ben yürümeye dalıp nerelere geldim böyle anlamadım ki daha önce hiç görmediğim yerler. Karşımda bizimkinin en az iki katı büyüklüğünde kocaman bir konak var. Zaten çocuk da oraya girdi, belli oradan birisinin. En iyisi geldiğim yolu geri dönüp bildiğim yerden gideyim eve, şimdi kimseyle konuşacak yol soracak halim yok.
Ben oturduğum yerden tam kalkarken konağın önünde siyah canavar gibi bir araba durdu. Ayağa kalkıp üzerimi çırptıktan sonra kafamı kaldırınca arabadan inen adamla göz göze geldik, kısacık bir an bile olsa hemen çevirdim başımı ve doğruca yürüdüm. Başıma bela almak istemiyorum, belli ki adam konağın sahiplerinden birisi ve benim başım ağalarla yeterince belada bir yenisine daha ihtiyacım yok!
Ana yola çıktığım gibi bir taksi çevirip eve dönmeyi düşünüyordum ama tam karşı kaldırımda boş bir yapı gözüme çarptı. Epeyce geniş bir yer gibi duruyor, acaba olur mu?
İçim heyecandan kıpır kıpır oldu. Belki tüm bunlar bir işaretti! Bilmediğim bir yere gelmem, o çocukla karşılaşmam en son da o adamı görüp kaçmam. Bunların hepsi beni buraya getirecek tesadüfler silsilesi olabilir mi? Hepsi hayatımı düzene sokmam için bana verilen birer işarettir, yol göstericidir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA AŞKINI VER
General FictionBir yanda on beş yaşında ailesi tarafından zorla evlendirilip yıllarca bir odada hapsedilen kız ve doğduğu toprakları sevse de törelerini sevmeyen bir adam... Evlendiği adam tarafından tam sekiz sene evin içindeki bir odaya hapsedilen kız, bir gün k...