Herkese Merhaba,
Öncelikle sizi bu sefer uzun bir süre beklettim biliyorum, anlayışınız için teşekkür ederim. Geçen bu süre zarfında maalesef ki dedemi kaybettim, bırakın yazı yazmayı yemek içmek bile bizim için bir külfetti.
Biraz kendimi toparlar toparlamaz sizi daha fazla bekletmemek adına hazırda olan ama biraz eksiği bulunan bu bölümü düzenledim, kafam hala biraz dağınık yanlışlarım varsa affola...
Asmin,
"Sen merak etme oğlum, Asmin kızım her şeyi halletti. Ameliyat olduğunu duyunca, telefondan baktı ne yedirilir ne yedirilmez diye! Hatta dondurma veriliyormuş sanırım, dışardan içinde ne olduğu belli olmayan şeyleri yemesin diye onu bile kendi elleriyle yaptı."
Yüzündeki keyifli ifade dağıldı, yerini büyük bir ifadesizliğe devretti. İyi bir şey yapmaya çalışıp, yardım etmek isterken farkında olmadan kötü bir şey mi yaptım acaba? Oğlu konusunda hassas olduğunu Fatma Hanım söylese de yemek yapmama bile takılacağını hiç düşünmemiştim.
"Yaptıklarım sizin için sorunsa hiç alınmam Demir Bey, lütfen söylemekten çekinmeyim. Ben sadece bana yaptığınız iyilikler karşısında, yapabildiğim kadar yardımcı olmak istedim."
Yardım etmek isterken fazla mı ileri gittim acaba? Hem kızsa bile hakkı var! Kim hiç tanımadığı birinin evladına böyle önemli bir durumdayken yemek hazırlamasını ister ki...
"Ana, bizim eve iyilik meleği falan mı getirdin sen? Baksana daha ben düşünemeden her şeyi hazır etmiş hem de yapmasına hiç gerek yokken."
Yüzündeki muzip ifade ve biraz da nasıl desem hafif mahalle abisi tavrı garip gelse de tuttuğum soluğu rahatlıkla bıraktım. "Bana bak sen benim kızıma göz mü koydun Kara Oğlan?" Fatma Hanım'ın sözleri beni yerin dibine soktu! Hayır hayır söylememiştir ben yanlış duymuşumdur kesin.
"Hee, belki koydum Ana ne yapacaksın karşı mı çıkacaksın?"
Bunlar neler diyorlar böyle? Ne göz koyması! Hata mı ettim ben buraya gelmekle? Birinden kaçarken diğerine mi tutuldum yoksa? Yok! Yok olmaz böyle! Benim hemen buradan çıkmam lazım!
"Ne çıkayım gül gibi kız! Kına yakarım asıl da sende iş yok be oğlum, sen kim Asmin kızımı almak kim..."
"Niye öyle diyorsun tam evlenilecek adamım, alırım bence Asmin'i! Gelirsin değil mi Asmin?"
"Ne?" diyebildim sadece, neler oluyor burada tam şu an? Yok, bu adam kesinlikle normal değil!
"Git şuradan Demir! Korkuttun kızımı bak basıl bembeyaz kesildi eli yüzü, gel kızım otur sen takılıyor bize Demir. Normalde de böyle de şimdi sen iyice alış diye bu kadar şaka yapıyor."
Bu nasıl bir şaka anlamasam da yine de bana rahat hissettirmek istemesi ona karşı az önce olan düşüncemi biraz değiştirdi. Buralarda bir Ağa hele de Ağalar Ağası'nın yerine geçebilecek bir Ağa, kolay kolay böyle şeylerle uğraşmaz hatta ben ve benim gibilerle muhatap dahi olmaz. Hükmü söyler ve geri çekilir dahasına bakmaz bile ama o ben eve alışayım diye bu evin asıl fertlerine nasılsa bana da öyle davranıyor. Sanki tüm hayatımı burada onunla geçirmişim gibi sıcak, cana yakın.
"Anladım, kusura bakmayın lütfen ben henüz kişiliklerinizi bilmediğim için yanlış anladım." Mahcupça konuşmamla hala omuzlarındaki Demir Ağa'nın eline yalandan vurdu. "Eşşek kadar adam oldun hala öğretemedim sana nasıl davranacağını, bak üzdün kızımı! Al dışarı çıkar biraz gezdir, gönlünü al! Kaç gündür eve kapandı, sıkılmıştır." Deyince hızla araya girdim, "Hiç gerek yok! Gerçekten sorun değil." Dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA AŞKINI VER
Narrativa generaleBir yanda on beş yaşında ailesi tarafından zorla evlendirilip yıllarca bir odada hapsedilen kız ve doğduğu toprakları sevse de törelerini sevmeyen bir adam... Evlendiği adam tarafından tam sekiz sene evin içindeki bir odaya hapsedilen kız, bir gün k...