Bu bölümü yazarken ne kadar zorlandığımı bir Allah bir ben bilirim. Hayatımda yazdığım en zor bölüm, LOTNO 33. bölüm oldu. On kez silip baştan almışımdır. Ciddi anlamda çok uğraştım. Bekletmemin sebebi de buydu zaten. Bir türlü içime sinmedi yazdıklarım. İlhamım kesildi. Hatta bir ara hikayeyi bitirmeyi bile düşündüm. Hoş, hala düşünüyorum. 40. bölümde belki final yaparım, düşüncesinden alamıyorum kendimi. Çok uzattım. Daha da uzatırsam boka dönmesinden korkuyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bana aksini kanıtlamalısınız.
Ve LOTNO 100K oldu. Bunun şerefine halay çekeceğiz, unutmayın fkljfklşg
Yanımda olan herkese teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız!
İyi okumalar!
Amcam endişeyle koltuğa oturmuş düşüncelere dalmıştı. Babam ise onun karşısındaki koltuğa geçmiş, bir bana bir de geride duran Zayn'e bakıyordu. İkimize neden öyle baktığını anlamakta güçlük çekiyordum. Bir şey mi yapmıştık?
Amcam birden ayağa kalktı ve bakışlarını Adam ve benim üstümde gezdirdi. "Size güvenebilir miyim?"
"Ne oluyor?" diye sordum. İyice meraklanmıştım. Birden San Diego'da beliriyor ve bizi yanlarına çağırıyorlardı. Bu işin içinde bir şey olmalıydı.
"Kara kaplı kitap," Amcam hüzünle yüzüme baktı. "Çalındı."
Gözlerimi büyüttüm. "Kitap korunmuyor muydu?"
"İşini kötü tarafı da o," dedi babam ayağa kalkarken. "Kitabın yerini sadece sayılı kişiler biliyor. Bu da demek oluyor ki..."
"Aramızda bir casus var." Babamın cümlesini tamamladığımda, beni kafasıyla onayladı. Sonrasında konuşmayı amcam devraldı. "Nasıl olduysa biri, bir şekilde karanlık tarafa haber uçurdu. Ve iş böyleyken, hiçbir eğitmene ve çaylağa güvenemem."
Kafam karışmıştı. "Peki, neden bize anlatıyorsun?"
Amcam bakışlarını Zayn'e çevirdi. "Zayn buradaki en iyi eğitmen, sadakatini kanıtladı." Sonra bana baktı. "Sen ise bir Blackburn'sün. Kanımdansın. Yanlış yapmazsın."
Gülmemek için kendimi zor tuttum. İnsanların Blackburn takıntısını bir türlü çözemiyordum.
"O ikisini anladım da, ben ne alakayım amcacığım?" diye sordu Adam. Ardından ellerini açıp amcama gösterdi. Elleri parlıyordu. "Patlamış mısır yiyordum, birden odamdan aldınız beni. Elimi bile yıkayamadım. Saçımı kaşımak istiyorum, ama kaşırsam bitlenir. Düşüncesizlik yaparak üzdünüz beni."
Hepimiz Adam'a dik dik baktık. Ofladı. "Boş verin. Demedim ben bir şey."
Amcam Adam'a kaşlarını çatarak baktı. "Seni Juliet'in seçimlerine güvendiğim için çağırdım."
"Kusura bakmayın," dedi yağ ve tuz bulaşmış parmağını emerken. "Ama ben Juliet Zayn'e âşık olduğundan beri onun seçimlerine güvenmiyorum."
"Ben ona âşık değilim!" diye çemkirdim. Bana bakıp gözlerini devirdi. "Ben de boş zamanlarımda tütü giyip bale yapıyorum canım, haklısın."
Midesine dirsek geçirdiğimde, inledi ve sustu. Ama babam bu konuyu bırakmaya niyetli değildi. "Niye susturuyorsun çocuğu Juliet? Bize anlatmadığın çok şey anlatıyor, bırak anlatsın. Zayn ile aranda olan şeye derinlik getirsin mesela."
"Aralarındaki ilişki karşılıklı inkâra dayanıyor," dedi Adam. "Kendilerini Romeo ve Juliet sanıyorlar da." Bir bana bir de Zayn'e bakıp konuşmaya devam etti. "Sizin için dua edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Legend Of The Night Owl
FanfictionGece Kuşu Efsanesi der ki: "Karanlık, vişne reçeli gibidir. Yemesi çok zevklidir ama eğer üzerinize bulaşırsa, bir daha asla geçiremezsiniz."