Bu bölüm, bölümün başlığından anlayacağınız üzere Akbaba ile tanışacaksınız. Sanırım onu süper-kötü yaptım. Bir şekilde olaylarla bağlantı kuracağım adam o olacak. Umarım bölüm hakkında düşünceleriniz iyi olur. Ve geçen bölüm yorumunu cevaplamadığım herkesin yorumunu yarın uyandığımda cevaplayacağım. O güzel yorumları cevaplamak için dinç olmam gerek!
Ve Mysterialonss1D; bölüm senindir! Aslında ithaftan bahsetmesen, sana ithaf vermediğimi bile bilmeyecektim. Genelde ithaf verecek insan arıyorum çünkü güzel yorumlarıyla gönlümü şenlendiren insanlar aynı oluyor. Umarım bölümü beğenirsin. Ve gitmeden önce okuyacağın bu bölüm için uzun bir yorum bekliyorum senden. Ve hayır, tabii ki de seni evini bombalamakla tehdit etmiyorum. Yapar mıyım hiç?!
İYİ OKUMALAR!
Efsanenin kötü tarafı cidden işini biliyordu. Binalarını en karanlık, en korkutucu yere inşa etmişlerdi. Çok eski olduğu da her yönden anlaşılıyordu. Büyük ihtimalle burada kimsenin onları bulamayacaklarını düşünüyorlardı. Eh, yanılıyorlardı.
Aslında binaya varana kadar sıkıntı çekerim diye düşünüyordum fakat Zayn ve çocuklar girişi tutan bütün adamları haklamışlardı ve ben de saçlarımı savura savura, rahatça binanın önüne gelmiştim. Adam'ı dışarı dikmişlerdi ve o da emin bir şekilde dışarıyı kontrol ediyordu. Ciddiydi. Görev psikolojisi onu seksi bir hale getiriyordu. En azından başka kızlar böyle düşünebilirdi, benim sadece yanaklarını sıkmak isteyeceğim bir görünüme sahipti.
"Ne haldeler?" diye sordum Adam'a. Adam yüzünü buruşturdu. "İçeride çok fazla adam var. Tanrı olmadıkları sürece, kanları dökülecek. Kötü taraf destek çağırabilir. Bu olmadan içeriyi halletmek zorundalar."
Kafamı salladım. "O zaman işe biraz el atayım."
Sırıtarak kendimi kargaşanın hâkim olduğu binanın içine attım. Zayn ile Liam'ı göremiyordum, fakat üstüme doğru gelen bir adamı gördüğümde hızla tabancayı çıkarıp adama doğrulttum. Bana ulaşmasına çok kısa bir mesafe kala bacağına ateş ettim. Adam yere çöktü. Yavaşça ona doğru yürüyüp göğsüne tekme atıp tamamen yere düşmesini sağladım. İnleyerek bacağını tutuyordu. Ona göz kırptım. "Selam tatlım, tanıştığımıza memnun oldum."
Bana küfretti. Uzaktan psikolojik problemleri olan birine benziyor gibi göründüğümden normalde yiyebileceğim küfürlerin iki katına çıkabileceğini düşünüyordum. En azından bir süper kahraman gibi kimseyi öldürmüyordum, sorunlarım olabilirdi ama yine de iyi bir insandım.
Mermilerin havada uçuştuğu koridorlarda temkinli adımlarla ilerledim. Salondaki koltukların arkasında pusuya yatmış bir şekilde bekleyen iki adamla karşılaştığımda, gülerek birinin koluna ateş ettim. Kurşun, adamın kolunu sıyırdığında, diğer adam hızla bana döndü. Ateş ettiği sırada, kendimi geri çekip duvara yaslandım. Bana kurşunları yağdırmaya son verene kadar duvara yapışmış bir şekilde bekledim. Sonunda silah ateşlenmeyince, kısa bir sessizlik oldu. Bana doğru gelen adım seslerini işitmiştim. Adam, tam duvarın yanından çıkıp beni yakalayacakken önüne çıkıp ona kafa attım. Adam yere yığıldığında, diğerinin beni vurmak amacıyla silahını kaldırdığını gördüm. Tam ona karşılık verecekken, adamın eline fırlatılan bir bıçak sayesinde silah yere düştü. Başka bir bıçak ise hemen yanımdan geçerek adamın koluna saplandı. Beğeniyle başımı salladım. Bıçakların sahibinin kim olduğunu öğrenmek üzere bakışlarımı kaldırdığımda, Louis ile karşılaştım. Bir ıslık çaldım ve alkış tuttum. Beni tutup duvara yapıştırdı. "Bu işi bu kadar ciddiye almayacaktıysan neden geldin?"
"Ciddilik kanımda yok Lou," diyerek yanağından makas aldım. O sırada arkasında beliren adama, bize varamadan ateş ettim. Louis omzunun üstünden, yere düşüp inleyen adama baktı. "Güzel atış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Legend Of The Night Owl
FanfictionGece Kuşu Efsanesi der ki: "Karanlık, vişne reçeli gibidir. Yemesi çok zevklidir ama eğer üzerinize bulaşırsa, bir daha asla geçiremezsiniz."