Bu bölüm ithaf yok. Geçen bölüm yapılan yorumlar birbirine karıştı ve kimin ne yorum yaptığı, kullanıcı adları falan birbirine girmiş durumda. Ben de birine veremiyorsam kimseye vermeyeceğim konusunda bir karara vardım. Zaten mükemmel bir bölüm olmadı. Yazdıklarımın en iyisi sayılmaz. Ne yaparsam yapayım kendimi sürekli kötü yazıyormuşum gibi hissediyorum... Bunu bir geçiş bölümü olarak görebilirsiniz. Bu "dönüş" bölümü. Ve vurdulu kırdılı, baykuşlu bölümlere hazır olun derim. Baykuşlar bu bölümde biraz gözüktü. Bir sonraki bölümde daha çok gözükecek, tabii yine yazmayı bu kadar geçiktirmezsem...
@bigbanggx: Bölümü sana ithaf ediyorum. Sanırım yaptığın ilk yorumdu. İlk yorumları ve ilk olup tatlı olanları seviyorum. Seninki benim gözümde öyleydi. Umarım yazdıklarımdan cidden memnun kalıyorsundur. Beğenerek okuduğuna eminim, ama çoook beğenerek okuduğunu umut ediyorum. Yorumlarını burada görmekten mutluluk duyacağım. Seni cidden çok sevdim. Ve kesinlikle burada olmana ihtiyacım var...
^^Son olarak etrafta bir sürü şey dönüyor. Özgecan Aslan olaylarından bahsediyorum. Beni tepkisiz, sadece hikaye yazmaya odaklanmış biri olarak görmenizi istemiyorum. Duyarsız bir vatandaş değilim. Hikaye yazmak ve yayınlayarak sizlere sunmak benim görevim. Ve ben sadece bu rutini yerine getiriyorum. Bunu açıklamamın sebebi kendimi kötü hissetmem. Birileri o şekilde muameleye maruz kalırken benim bir şey olmamış gibi hayatıma devam etmediğimi belirtmek istiyorum. Kendimi cidden rahatsız hissediyorum. Ne demeye çalıştığımı anlayacağınızı umuyorum, sizi seviyorum. Saat ikide kim okuyacak, bilemem ama yayınladım gitti işte :=)^^
Bazı zamanlar düşünmeden hareket ederdim. Bir şeyler yapar ve sonucunun ne olacağını düşünmezdim. Aslında hiçbir zaman düşünmedim. Kafama ne eserse onu yaptım. Hiç de pişman olmadım. Yani… Olmamıştım. Şimdiye kadar.
Amanda üzerime çıkmış, derime tırnaklarını geçirirken aldığım dövüşme kararından nefret ediyordum. Bu, hayatta aldığım en berbat karardı. Zayn ile yatsam daha az pişman olurdum. Yoksa olmaz mıydım? Tanrım, neden böyle bir şey düşünüyordum?
Yaklaşık beş dakikadır dövüşüyorduk. Aslında buna dövüşmek denemezdi. Kadın hiç de kurallara göre oynamıyordu. Kendimi lisedeki kız kavgalarına karışmışım gibi hissediyordum. En son bu türden bir kavgayı, Serena Tennet ile, Adrian Noble için yapmıştım. Adrian lisenin en yakışıklı çocuklarından biriydi ve hoşuma gidiyordu. Benimle flört ediyordu ve bana çikolata alıyordu. Serena ise kıskanç fahişenin tekiydi. Bir gün Adrian’ın bana aldığı çikolatayı çalmış, beni onu dövmek zorunda bırakmıştı. Kavganın sonunda, onun vücudunda bir sürü diş izi, benimkinde ise bir sürü tırnak izi vardı. Adrian kavgadan sonra yanıma gelmiş, ben bana çıkma teklifi edeceğini düşünürken o, şiddet eğilimli bir kıza –bana– bir daha asla çikolata almayacağını söylemişti. Ve şey… Kasıklarına ölümcül bir tekme yedi.
Amanda derimi tırmalarken nasıl bu anıyı aklıma getirdiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Geliyordu işte. Ve bu anı sayesinde, oyunu onun koyduğu kurallara göre oynamaya karar verdim.
Üzerimde oturmuş, kendinden geçmiş bir şekilde tırnaklarını yüzüme geçirmeye çalışıyordu. Birkaç dakika geçmeden pozisyonlarımızı değiştirmemizi sağladım. Şimdi ben onun üzerinde oturuyordum. Tabii bu, tırnaklarını yüzümden çekmesine engel olmuyordu. Amanda o tırnaklarıyla bana kedileri hatırlatıyordu. Ben kedilerden nefret ederdim. Tesadüfe de bakın: Ben Amanda’dan da nefret ederdim.
Kollarını tuttum ve tırnaklarını yüzümden uzaklaştırdım. Amanda narin bir tipti, dövüşmek için yaratılmadığı her halinden belli oluyordu. Ama her şeye rağmen artistlik yapmasını da iyi biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Legend Of The Night Owl
FanficGece Kuşu Efsanesi der ki: "Karanlık, vişne reçeli gibidir. Yemesi çok zevklidir ama eğer üzerinize bulaşırsa, bir daha asla geçiremezsiniz."