Sürekli gidip döndüğümü biliyorum. Bu hikaye için ara vermem kafa toplamam gerekiyor. Aslında bundan sonra olacak her şey planlı. Final yapmak üzere olmak beni korkutuyor. Çünkü kafamdaki olaylar bitince, hikaye de bitecek. Ne olacak hiç bilmiyorum. Bu zaman kadar bekleyen herkese teşekkür ederim. Bu hikayenin okuyucuları dünyanın en mükemmel okuyucuları. Yb diye yorum atmayan, uzun yorumlar atan, hikayeyi sevdiklerini her şekilde gösteren mükemmel insanlar. Bu yüzden hiçbir zaman DÜNAYNIN EN İYİ OKUYUCULARINA SAHİBİM demekten çekinmedim. Çünkü öyleyim. Size sahibim. Bunun için ne kadar şanslı olduğumu bilemezsiniz. Hepinize tek tek aşığım. Bunu unutmayın.
cupcakezarry26: Bölüm senindir! Geçen bölümkü uzun yorumun dolayısıyla ve beni mükemmel hissettirmesi sebebiyle... Cidden o yorumları hak etmek için ne yapıyorum bilmiyorum. Bildiğim şey çok şanslı olduğum. Umarım o uzun yorumlarınla gönlümü şenlendirmeye devam edersin. Seni seviyorum.
Ruhum yanıyordu. Bedenim yanıyordu. Her yerim yanıyordu. Kendimi, mizahtan yoksun bir şaka programında şakalanan bir insan gibi hissediyordum. Ama durum o kadar gerçekçiydi ki, bir yerlerden kameraların çıkmayacağını henüz idrak edebilmiştim. Hayatımda hiç bu kadar kötü hissettiğimi hatırlamıyordum.
Hemen yanımda duran Adam omzuma nazikçe dokundu. "Bana bak Juliet."
Büyük bir şok içindeydim ve gözlerimi amcamın gözlerinden ayıramıyordum. En az on dakikadır sessizce karşı karşıya dikiliyorduk. Bu berbattı. Tanıdığınız insanları aslında tanımıyor olmanız dünyadaki en berbat şeylerden biriydi.
Adam çenemi tutup beni kendine bakmaya zorladı. Aslında bunu Zayn yapar sanıyordum fakat o amcamın etkisindeydi. İnandığımız her şey yerle bir olmuştu. Belki de iyi taraf hiçbir zaman var olmamıştı. Amcam iyi tarafın başında olduğunu söyleyerek herkesi kandırmıştı ve gerçek olmayan bir şey için savaştırmıştı. Hâlâ aklım almıyordu.
"Timsahları düşün," dedi Adam. "Kocaman bir yılan yutan timsahları düşün. Ya da sen en iyisi uçan penguenleri düşün."
Bulunduğum çelişkili ruh halinden kısa bir süreliğine sıyrıldım. "Penguenler uçamaz."
Adam gülümsedi. "İşte benim kızım. Sen konuşmadan bir dakika durunca hayatımdan endişe ediyorum Juliet. Bir daha bunu bana yapma."
Sanırım Adam, bulunduğumuz durumun ciddiliğini kavrayamamış tek insandı. Başka bir zaman olsa, bu beni rahatlatırdı. Keşke bu zaman, o zamanlardan biri olsaydı.
"Siyah saçlı." Akbaba, bütün düşünceleri keskin sesiyle böldü. Ona baktığımda, doğrudan Adam'a bakıyordu. "Hayatımda gördüğüm en zeki geri zekâlısın. Seni sevdim. Ama ne yazık ki seninle daha fazla vakit geçiremeyeceğim. Buradaki saçma sessizliğe ve düşüncelere bir son vermek istiyorum. Gitmek zorundayız. Sorun çıkartmadan Juliet'i bize verin."
Zayn birden canlandı ve önüme geçti. Ellerini önümde siper etti. "Sanki onu kolayca size verirmişim gibi..."
Amcam alkışladı. Sanki bir tiyatro oyunu sergiliyormuşuz gibi bizi alkışladı. "Bu çocuğun koruma güdüsü beni hep duygulandırır."
Adam kafasını salladı. "Tanrıya inanmam. Ama şu Holdman Blackburn yüzünden inançlı olmasam da Tanrı'ya ona bilinç kazandırması için dua edeceğim. Bu kadar uygunsuz tavırlar eski köpeğim üç bacaklı Sam'de bile yoktu."
Zayn omzunun üstünden Adam'a baktı. "Neden bir an olsun çeneni kapamıyorsun?"
"Neden aşkını korumak yerine beni dinliyorsun Zayn? Ayıp."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Legend Of The Night Owl
FanfictionGece Kuşu Efsanesi der ki: "Karanlık, vişne reçeli gibidir. Yemesi çok zevklidir ama eğer üzerinize bulaşırsa, bir daha asla geçiremezsiniz."