"korkudan ihtiyarlayabilir mi
yirmi yaşında insan"Onun geldiğini bilseydim zaten zor daldığım uykumu bölüp evde yokmuş numarası yaparak kapıyı açmazdım.
Kapı ısrarla çalınca uykumdan kalkıp kapıyı açmak için kendimi toparlamaya çalıştım. Saat 09.34'dü. Seokjin hyungu da çağırmadığıma göre Taehyung falandı herhalde, ya da annem. Umarım o değildir.
Aşağı inip alacaklı gibi çalan kapıyı açtığımda onu gördüm. Dondum kaldım. Hayır, karşımdaki Medusa'dan daha lanetli birisiydi. Lee Eunmi. Şeytanın bile vesvese verecekken bi' tur danıştığını düşünüyorum ona.
Anlayacağınız üzere ona bayılıyorum (!). Onu kucaklayıp sevgimle (?) boğabilirim (Gerçekten.).
"Ne vardı?" diye sordum uykulu sesimle. Bana tiksinirmişçesine bakıyor, bir yandan da üstümü başımı süzüyordu. "Ne bakıyo'n, çok mu beğendin?" diye sordum. Onunla alaylı konuşmaktan çekinmiyordum. En azından Taehyung'a benim ne kadar aptal olduğumla alakalı anlattıklarından bir kısmı gerçek olsun da Taehyung'dan boş yere tavır yemeyim.
"Iyy, senin nereni beğeniyim? Bu ne çalı süpürgesi gibi. Taehyung'un istediğini alıp gidice'm." deyip ağzını yamultmuştu. Bir tane yapıştırıca'm öyle kalacak.
Gözlerimi saçlarına hizaladım ve elimi istemesem de saçlarına dokundurdum ve bir tutamını tuttum. "Afedersin, saçlarından mı bahsediyordun?" diye sorduğumda gözlerini devirdi.
"Dudaklarını yamultup, gözlerini devirip durma. Hiç mi korkmuyorsun Tanrı bir gün tam bunları yaparken sana günahlarının kefaretini verecek diye. Maazallah çarpılıp kalma, Taehyung beğenmez sonra."
Bile bile lades. Onunla böyle konuşup kendini evin kapısındaki sesi alan kameraya yansıtsın diye böyle davranıyordum. Sinirlenince ağzında bakla ıslanmıyordu, zaten planlarını da böyle anlatmıştı.
Başlarda ona naziktim ama sonra bana ettiği laflar sınırı aştığında artık bende lafımı esirgememeye başladım. Bana sürtük demişti. Kötü haber, ben bakireyim... Daha önce hiç kendi isteğimle öpüşmedim bile.
Bir türlü ne diyeceğini kestiremedi. Çok komik.
"Hızlı ol, ne alacaksan al da git."
Gözlerini devirdi yine. Gerçekten çok cesur...
İçeri girdiğinde mutfağa doğru gidecektim ama merakıma yenik düştüm.
Taehyung'un çalışma odasına girip kapıyı hafif aralık bıraktı. Oflayarak aranırken telefonu çaldı. Hızlıca açıp bir yandan kulağına yasladı telefonu.
"Alo, efendim sevgilim?" Taehyung'du arayan.
"Hayır, tabii ki de. Evindeyim. Bi' kitabı alıp götürüce'm beyefendiye." Bir dakika, o Taehyung'la filan konuşmuyordu. Cebimdeki telefona attım elimi hızlıca. Hemen kamerayı açtım. Videoyu açmak için hızlı davrandığı dan kalbim ağzımda atıyordu. Açtığım gibi kaldırıp kapının kenarına tuttum göremeyeceğini tahmin ettiğim şekilde.
"Aynen, sanki karşısında amele var. Rica edermiş bir de. Ay aman, anlaşmalı eşi varya bir de, o sıfatıyla bana laf atıyor aklınca. Kendine bir şey sanıyor. Bu salak Taehyung'da bunun hakkında kötü bir şey diyince hemen susuturuyor. Neyse, bugün dediklerini anlatırsam belki haddini bildirir."
"Ona da bakıyorum. Kitabı buldum ama oyalanıyprum işte. O dosya bir elime geçsin hemen def ederim."
"Biliyorum, eğer bulursam daha rahat olacağız sevgilim. Bu akşam bekliyorum seni, Hyun."
Evet, tahmin ettiğim gibi Taehyung'la konuşmuyordu. Eline kitabı aldığını görünce hızlıca kapıdan ayrılmış ve videoyu kapatıp sakince içeriye yürümüştüm. Bir şey yoktu. Elimde kanıt biriktiriyordum. Bir gün bunların hepsi benim için koz olacaktı.
Kapının önündeki kameraların kayıtlarını da kopyalamam gerekiyordu. Ne kadar saçma sapan bir konuşma olursa olsun yapacaktım.
Kapı çalınca düşğncelerimden sıyrılıp kapıya gittim. Kapıyı açtığım gibi nefşeyle bağıran Seokjin hyungla gülümsedim.
"Günaydın Ggukie'm!" diyerek seslenmiş ve hemen kollarını açıp sarılmıştı.
Kolları arasında boğuk çıkan sesimle "Günaydın." dedim. Seokjin hyung daha çok sıkıp sarılıyordu.
"H-yung, boğu-"
"Pardon ayçiçeği, bir an çok doldum taştım sevgiyle."
"Sorun değil hyung." deyip gülümsedim ve arkamızdan değişik bir türün sesi geldi.
"Iyy, iki gay birbirinizi bulmuşsunuz." diyerek tiksinen bakışlarıyla konuşmuştu.
"Sen geç diye kaydık, malum..." diyen hyungla gözlerini kısmış ve topuklu ayakkabısını sert sert basarak çıkmıştı.
"Ay öff, içim şişti iki dakikada. Ne bunaltıcı birisi. Taehyung ne bulmuş bunda? Neyse, ben sana ne anlatıca'm. Bana şu geçen laf atan kız vardı ya, bugün benim patronum -yani gelecekteki eşim ama bilmiyor- kıza ağzının payını verdi." Seokjin hyung, patronu Kim Namjoon'un onu nasıl koruduğunu ballandıra ballandıra anlatıyordu. Bu olayın sadece 5 dakika içerisinde yaşandığını ama hyungun mübalağalı bir anlatım yaptığına yemin edebilirdim.
"Ay of, böyle sert sert davranıyor filan ama pamuk gibi birisi. Baksana, soyadlarımız da aynı."
Sadece gülümsemekle yetindiğimde hyungun gözlerini kısarak yüzümü incelediğini farkettim.
"Neyin var senin yavrum, bi' halsizsin. Yoksa o yelloz mu bir şey dedi? Bak yollarım o çakma platinin saçlarını-" Ayağa kalkıp sert adımlarını zemine geçirdiğinde bileklerinesardım ellerimi.
"O değil hyung, sorun benim." dediğimde bileklerinde ki ellerimi tutmuş ve dönüp yanıma gelmişti. Önümde dizlerinin üzerine çöktü. Gülümsedi hafifçe. Gözlerinin dolduğunu gördüm.
"Bak Gguk, sorunun kendin olduğunu söylüyorsun ama sana bu düşünceyi veren kendin değilsin, çok belli. O mu yapıyor bunu?" diye sorduğunduğunda kimi kastettiğini anlıyordum. Kastettiği Taehyung'tan başkası değildi.
"H-hayır hyung."
"Sus bak'im. O olduğu çok belli. Ne oldu yine, ne yaptı? Yoksa sana hakaret mi etti? Beklerim bu arada. Kaç kere duydum seni aşağılamalarını. Hayır, biz bununla aynı anneden çıktık. Gerçi o babamlaydı büyürken ama olsun. Ne dedi?"
"Bir şey demedi, ama hissettiriyor ve artık dayanamıyorum." Elimi göğsüme koydum. Gözlerimden yaşlar boşalıyordu. "Kalbimi kırmaktan başka bir şey yapmadı şimdiye kadar. Şimdi de o kırıklar yüreğime batıyor. Ben, ben..."
"Tamam, anlıyorum seni. Burada psikolog olan sensin ama neyse," dediğinde güldüm. Gülümseyince kısılan gözlerinden birkaç damla daha aktı. "Ona göz açtırmayacağız, tamam mı? Evet, o benim kardeşim ama sana yaşattığı cehennem de yeterli."
Kafamı salladığımda bana onun pişman olması için yaptığı planını anlatmaya koyuldu.
👤
Jungkook'un nasıl yıprandığını da okuyacaksınız.
Nise💙🦋

ŞİMDİ OKUDUĞUN
third person
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jungkook evliydi, fakat Jungkook biliyordu; Taehyung'un bir sevdiği vardı, duyuyordu. Beni sevmiyordun bilirdim Bir sevdiğin vardı duyardım ~Attila İlhan-3. Şahsın Şiiri • slow update • düzyazı+şiir • red flag 🚩 turn green flag...